20 Aralık 2020 / Malta
Yazıma seçtiğim başlık, meşhur hikâyeyi bilmeyenlere ilk başta garip gelebilir, fakat ardındaki hikâye ve bu yazıya konu olan hadise bilindiği takdirde neden bu başlığı seçtiğim daha iyi anlaşılacaktır.
Anadolu’nun önemli kültür sembollerinden biri olan Nasreddin Hoca fıkralarıyla sadece güldürmekle kalmaz, aynı zamanda düşündürür. Yaşanan hadiselerin kimi zaman ayrıntılarında, kimi zaman da üzerinde yüzen absürdlüklere dikkat çekip, bizleri tekrar nedenler/niçinler ve nasıllar hakkında düşünmeye sevk eder.
Tıpkı bir gün eşeği çalındığında komşularının sorduğu yargılayıcı sorulara istihza ile cevap verirken yaptığı gibi.
Mal canın yongasıdır derler, hele ki bu ‘mal’ size yıllardır yarenlik eden bir canlı ise.
Eşeği çalındığında komşuları hocanın üzerine çok giderler…
‘Ahırın kapısına sağlam bir kilit koysaydın ya!’
‘Neden eşeği sıkı sıkı bağlanamadın?’
Benzeri çok fazla soruya muhatap olunca bizim hocada şafak atmış tabii, ‘İyi güzel de komşular, hırsızın hiç mi suçu yok?’ demiş…
Malta’da bu haftasonu maruz kaldığımız hadise tam olarak bu hikâyeyi aklıma getirdi. Sliema’da bir otoparkta aracımıza zarar verildiğinde şikayet için gittiğimiz karakolda benzer absürd sorulara muhatap olunca aynı soruyu polis memurlarına sormak istedim: ‘Peki ama bu zarara sebep olan kişinin hiç mi suçu yok?’
Sliema’nın merkezinde, Zara giyim mağazasının karşısında yer alan büyükçe bir araç parkı mevcut. Okurlar hatırlayacaktır. Özellikle de haftasonu, parkın doluluk oranının diğer günlere nazaran daha fazla olduğu zamanlarda sizi otopark girişinde park görevlileri karşılayıp, arabanızı sizin yerinize park ediyorlar.
İşte bu haftasonumuzu mahveden ve Sliema polis karakolunda kötü bir finalle biten maceramızın başlangıcıydı.
Otopark görevlisi yaşlı adam aracımızı park ettiği esnada, geri giderken, arabayı otopark içerisinde direğe çarpıp aracın tamponunun yerinden çıkmasına sebep oldu.
Tabii ki bu tarz kazalar her zaman olabilir. Allah beterinden saklasın. Hatta zararın boyutuna göre başımızın gözümüzün sadakası olsun da diyebilirsiniz. Fakat verdiği zarardan ötürü kişi, tüm sürüş kurallarını hiçe sayıp, trajikomik bır biçimde, aracı geri sürerken neden beni uyarmadın diyerek sizi suçluyorsa sözün bittiği yerdesiniz demektir.
Bu olayı kolluk kuvvetleri nezaretinde çözebiliriz diye düşünerek Sliema polis karakoluna gitmeye karar verdim. Yabancı bir dilde konuşmanın zorluğu, stres kat sayımın yüksekliği gibi faktörleri de hesap ederek, tane tane ve en sarih bir biçimde olayı arz etmeye gayret ettim. Fakat polis ilginç bir şekilde sigortamın başka sürücülere aracı kullanma hakkı verip vermediğine odaklanmayı tercih etti. Komik olan şu, benim sigortam başka bir kişiye araç kullanma hakkı verse bile bu üçüncü kişilerin aracıma zarar verme konusunda bir ruhsata dönüşebilir mi? Olayın kendisi ve şikayetim yerine, sigorta poliçemin kapsamına odaklanması ilk şaşkınlığı yaşamama neden oldu. Sonradan zihnimde billurlaştı ki olayı alelade bir kaza suretine büründürüp, geri kalanını sigorta şirketine havale etmekten yanaydılar. Böylece polis karakolundaki memurları daha fazla yormadan olay tatlıya bağlanacaktı.
Hâlâ sordukları soruların şikayetime konu olan hadise ile bağlantısını temel mantık düzleminde anlamaya çalışıyordum.
İnsanlar, binlerce yıl önce Aristo’nun tüm insanlığa hediye ettiği temel mantık kurallarını anlamazlıktan geldiklerinde, yahut bu temel mantık düsturlarıyla alay etmeye başladıklarında, en güzel yol Aristo’nun seleflerinden olan başka bir Antik Yunan filozofu Sokrates gibi sorular sorarak zihniyetlerini anlamak ya da saplandıkları önyargı bataklığından onları çıkarmaya çalışmaktır. Bir de bu yolu deneyeyim dedim ve sormaya başladım:
‘Pardon, aracımı otopark yetkilisine vermemeli miydim?’
Polis: ‘Bu size kalmış.’
Ben: ‘Peki o zaman bu soruyu neden sordunuz?’
Polis: ‘Size yardımcı olabilmek için olayı anlamaya çalışıyoruz.’
Ben: ‘Eğer aracımı bir başkasının kullanması, otoparktaki vale olsa bile suç ise, bu beyefendi hala otopark girişinde araçları durdurup park etmek üzere sahiplerinden almaya devam ediyor. Bu kurallara aykırı ise suç üstü hemen yapıp engel olabilirsiniz.’
Yaklaşık 30 dakika sonra aracımıza tekrar ulaşıp sigorta poliçesini araçtan aldım; polis de aracın fotoğraflarını çekti. Olay esnasında çekilmiş fotoğrafların cep telefonumda olduğunu, ben fotoğrafları çekip olay yerinden polise ulaşmak için ayrıldığımda otoparktaki yetkilinin tamponu eliyle itip düzeltmeye çalıştığını, üstelik şimdi polis memuru fotoğraf çekerken havanın karanlık olduğunu, dolayısıyla telefonumda sıcağı sıcağına, hava aydınlıkken çekilmiş bulunan fotoğrafları da dosyaya koymalarını rica ettim. Polis ‘Bırak da işimi yapayım’ diye itiraz etti. İşinizin bir parçası da delilleri alıp tutanağı hazırlamak değil mi diye sormak istedim; fakat tıpkı Sokrates gibi baldıran içirilip ölmek istemediğimden şimdilik bu kadar soru yeter, diye düşündüm.
Sliema karakolundaki polis hanım: ‘Olayla ilgisi bulunan kişi ile görüştük. Bir şahit daha varmış. Otopark görevlisi aracı geri geri sürerken arkada bulunan (bin yıldır bu direkt orada, Ziyahan) direk konusunda ikaz etmemişsiniz. Bu yüzden de direğe çarpmış.’
Sükunetimi korumaya çalışarak cevap verdim: ‘Bagajdan eşyalarımı alıp yere bırakmamla, otopark görevlisinin aracı hızla geriye sürüp direğe çarpması bir oldu. Nasıl olduğunu bile anlayamadım. Üstelik o esnada orada olmasam bile görevlinin çarptığı direkt hâlâ orada olacaktı. Kimi suçlayacaktınız?’
Tesadüf bu ya tam da bu günlerde sürücü ehliyeti almak için teori testine hazırlanıyorum, ve ilk konulardan biri de MSM kuralı yani Mirror (Ayna), Signal (Sinyal), ve Manevreu (Manevra) yani bir sürücünün hareket etmeden önce mutlaka tatbik etmek zorunda olduğu adımlar. Yani hiç kimse bir sürücüyü aracın arkasında bin yıldır bulunan statik bir objeden ötürü uyarmak zorunda değil, bu tamamen sürücünün kendi sorumluluğu.
Sokrates gibi sormaya devam ediyor, sonumun rahmetli gibi olmaması için de bir yandan dua ediyordum.
‘Olay yerinde bir tanık olduğundan söz ettiniz. Eşim, ben ve park görevlisi dışında o esnada kimse yoktu.’
Polis: ‘Biri daha varmış!’
Ben: ‘Parktaki kameralarla doğrulamanızı rica ediyorum.’
Polis: ‘Parkta kamera yok’
Ben: ‘Doğru söylediklerini nereden biliyorsunuz?’
Kıssadan hisse: Aracımdaki hasar dolayısıyla otopark görevlisi dışında gezegendeki herkesin ve her şeyin suçlu olduğuna kanaat getirildi.
Gerçekten üzgünüm. Tüm sorumluluklarımı yerine getirip, saygı duyduğumuz bir toplumda görevlilerin haklarımızı korumak hususunda bu kadar isteksiz olmaları beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattı.
Bizim gibi göçmenler, bir tarafta kendilerinin diğer tarafta da Malta vatandaşlarının olduğu hadiselerde genel olarak bu şekilde düşünüyor; haklarının yeterince korunmadığını.
Umarım benzer hadiseler hiç vuku bulmaz ancak vuku bulduğu takdirde de göçmenlerin hakları olması gerektiği gibi korunur. Ve yine umuyorum ki görevliler hadiseden zarar gören kişiyi suçlamak yerine olayın kendisine odaklanabilirler.
Bu tarz otoparklara, özellikle de ilgili otoparkta hususi bir dikkat göstermenizi rica ediyorum. Lütfen aracınızı otopark görevlileri dahil kimseye kullandırmayın.
Çok geçmiş olsun baya traji komik olmuş herşey. Geçen yaz bi kadın arkadaşımla bolt un 2 tekerlekli zamazingolarından kiraladık ( adı neydi çıkaramadım şuan) ve maltalı kadın bir şoförün hatası sonucu arkadaşım 2 tekerlekli şeyden düştü. Kadın arabadan indi ve ilk aracına baktı. Arkadaşım olayın sıcaklığı ile Ok diyip yolumuza devam ettik. Meğer bileği çatlamış hemde sağ bilek en yakın sağlık ocağına giderken yolda kaza yaptığımız kadına denk geldik. Durumu anlattık ve hastaneye gidiyoruz dedik. Kadın bastı gitti. Bizde yine sliema daki polis karakoluna gidip şikayet ettik sürücüyü. Bi ara kadına ulaşıp Maltaca konuşmalarına denk geldik. Ses etmedik oradaki yabancılaştırma şekli ve maltese bir sürücünün korunması. Bir kaç gün sonra tutanak yok elimizde diye karakoldan arandık. Tutanağımızın elimizde oldugunu. Doktor raporumuzda ulaştı elimize dedik ve sonrasında tekrar bir dönüş olmadı. Malta da yaşadığımız bazı sorunlarda bu şekilde Avrupa diye ad verdikleri bir ada da yaşanan hak ihlalleri.
Tekrar geçmiş olsun.