25.9 C
Malta
Cuma, Ağustos 9, 2024
spot_img
spot_img

Turgut Reis’in izinde: Prof. Dr. Abdulselam ARVAS ile söyleşi

9 Ağustos 2021 / Malta

Elif Ören

1- Sayın Prof. Dr. Abdulselam ARVAS Hocam, biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Gördüğünüz eğitim ve yetiştiğiniz çevre hakkında neler söylersiniz?  

Merhaba Elif Hanım, kendimden kısaca şöyle bahsedebilirim: Biliyorsunuz, Arvasî ailesi aslen Vanlıdır ve bendeniz de bu aileye mensubum. Soyları Hz. Hüseyin Efendimize (r.anh) dayanan bu ailenin Van’a geliş ve yerleşme öyküsü çok uzun olduğu için burada ona değinemeyeceğim. Fakat şunu ifade etmem gerekir ki Türk-İslam ülküsünün fikir babası ve uygulayıcısı Seyit Ahmet Arvasî de bu aileye mensuptur. Arvasî ailesi, Osmanlı döneminden beri pek çok âlim ve mütefekkir yetiştirmiştir. Bu bağlamda 30 yıla yakın medrese tahsili gören bendenizin pederi de bu âlimlerden biridir. Biz de babamızın memuriyeti dolayısıyla ilköğretim ve lise tahsilimizi Hakkâri ve onun bir ilçesi olan Şemdinli’deki farklı okullarda tamamladık. 2002 yılında ise Çukurova Üniversitesinden mezun olduk ve öğretmen olarak atandık. Öğretmenliğe başladığımız zaman 20 yaşındaydık Elif Hanım. 

2- Özel ve meslek hayatınızla ilgili olarak neler söyleyebilirsiniz? 

Özel hayatımızı yukarıda kısaca özetledik sanırım. Meslek hayatımıza gelince; Türk diline, edebiyatına ve hatta Türk tarihine her zaman özel bir ilgimiz vardı. Onun için bu derslerimiz ortaokul, lise ve üniversitede her zaman çok iyiydi. Öğretmen olarak atandıktan sonra, 5 yıla yakın Milli Eğitime bağlı resmî okullarımızda öğretmen ve idareci olarak çalıştık. Tabii, bu esnada, Türk Dili ve Edebiyatı alanında Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerimizi de devam ettiyorduk. Nitekim 2007 yılında Doktora ders aşamasındayken Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne daimi kadrolu olmak üzere Araştırma Görevlisi olarak vazifeye başladık. Yaklaşık iki yıl sonra, bölümden izin verilmediği için her şeyi göze alıp istifa ederek, Bişkek’teki ortak devlet üniversitemiz olan Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesine Okutman olarak geçiş yaptık. Bu esnada yani 2009’da Doktora tezimizi savunduk. 2011 yılının başında ise Çankırı Karatekin Üniversitesine Yrd. Doç. Olarak atandık. 2014 yılında Doç., 2019 yılında ise Prof. unvanlarını aldık. 2013-2014 yılları arasında ise TÜBİTAK destekli “Hakas Türklerinin Şamanizmi” başlıklı projemizi bir yıl boyunca Güney Sibirya’daki Hakasya Özerk Cumhuriyeti’nde (Rusya’ya bağlı) gerçekleştirdik. Hâlen Çankırı Karatekin Üniversitesinin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktayız ve aynı zamanda üniversitemizin Türkiyat Enstitüsü Müdürü vazifesini yürütmekteyiz. Tabii, yaklaşık 5 yıl boyunca Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığını da daha önce yürüttük. 

3- Kimlerden etkilendiniz? Aşıklık Geleneği ve Türk destanları üzerine çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Bu konularda çalışma yapmanızın sebebi neydi, sizi bu alanda çalışma yapmaya yönelten merak ve motivasyonunuzdan bahsedebilir misiniz?  

Kimlerden etkilendiğimize gelince; başta bir Kırgız Türkü olan Süleyman Turduyeviç KAYIPOV olmak üzere Özkul ÇOBANOĞLU ve M. İlhan BAŞGÖZ etkilendiğimiz akademisyenlerdir. Nitekim lisansüstü eğitimimizde bu üç bilim adamının özel bir yeri vardır. Elbette çok kaliteli ve burada listeye sığamayacak kadar çok kıymetli hocalarımız ve etkilendiğimiz başka bilim insanları da var. Ancak onları buraya sığdırmak mümkün değil. 

Tabii, bu arada gerek Türk âşıklık geleneği gerekse Türk destancılık geleneğine bizi esas yönlendiren hocamız Süleyman Bey’dir. Âşıklık geleneği üzerine hazırladığımız tezi onunla başlayıp bitirdik ancak destancılık geleneğimizi Süleyman Bey’le kurguladığımız hâlde onun kendi ülkesi olan Kırgızistan’a dönmesi sebebiyle beraber tamamlayamadık. Süleyman Bey’den sonra tez danışmanlığımızı Özkul Bey devraldı. Bu konuyu kendisi hem çalıştığı hem de sevdiği özel bir alan olması hasebiyle devam ettirmemizi söyledi. Bu anlamda kendimizi çok şanslı addediyoruz. Zira Süleyman Bey’in olmadığı bir dönemde Özkul Bey’in danışmanlığımızı üstlenmesi bizi bir kör kuyudan çıkarmasına benzer. Bundan ötürü Özkul Bey’e müteşekkiriz. Süleyman Bey ile Özkul Bey’in üzerimizde cidden ayrı ayrı çok emekleri vardır. Bu iki hocamıza meslek hayatımızda çok şey borçluyuz. 

4- Daha önceki yurtdışı çalışma ve deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz? 

Daha önce farklı yurtdışı deneyimlerimiz oldu elbette. Mesela Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde 3 yıl çalıştık. Burada önce Yabancılara Türkçe Öğretimi alanında hizmet verdik, daha sonra Türkoloji Bölümüne geçtik. Ancak doktoramızı savunduktan sonra, Manas Üniversitesinde 2 yıl beklediğimiz hâlde Yrd. Doç. kadrosunu alamayınca anavatana dönmek zorunda kaldık ve Çankırı’da üniversitede göreve başladık. Elbette, Kırgızistan’da çok kazanımımız oldu. Mesela Kırgızca ve Rusça öğrendik. Kırgız Türkçesini konuşma, anlama, anlatma, yazma düzeylerinde bildiğimiz için Kazakça, Özbekçe, Türkmence, Tatarca, Başkurtça vb. gibi Türk dillerini rahatlıkla okuyup anlayabiliyor, hatta konuşabiliyoruz. Bu Türk dillerini bildiğimiz için de Hakas Türkçesini anlayabiliyoruz ama bu dili geliştirmemiz gerekiyor. Galiba bizim için Kırgızistan’daki diğer önemli bir kazanım Rusça öğrenmek oldu. Çünkü bu sayede, Çankırı Karatekin Üniversitesi’nde göreve başladıktan sonra, Hakasya’ya gidip araştırmalar yapabildik. Hakas Dil, Tarih ve Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde bir yıl boyunca Hakas Türklerinin Şamanlık gelenekleri üzerine araştırmalar yürüttük. 

5- Türk Edebiyatı’nı dünya edebiyatı ile mukayese edersek Türk Edebiyatı hakkında neler söylersiniz?   

Türk Edebiyatı, hiç şüphe yok ki dünya edebiyatı içinde çok özel ve önemli bir yere sahiptir. Kutadgu Bilig’den başlayarak Divan-ı Hikmet, Mesnevi, Hüsn-ü Aşk, İntibah, Felatun Bey ile Rakım Efendi, Şair Evlenmesi, Karabibik, Araba Sevdası, Cezmi gibi çok sayıda esere kadar harika edebî ürünlerimiz var. Bunların yanına şiir kitaplarını eklerseniz bir dünya eder. Bundan ötürü gerek İslamî dönem Türk edebiyatı, gerekse Batı tesiri ile Cumhuriyet dönemindeki Türk edebiyatı ve gerekse çağdaş Türk edebiyatı muazzam bir edebiyattır. Bunlara Türk dünyasından -mesela Cengiz Aytmatov, Cengiz Dağcı- eserleri de eklediğiniz zaman bana göre dünyanın en zengin edebiyatlarından birine sahibiz.

6- Türkçe’nin bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?  

Türkçe bugün standart bir hâle gelmiş ve 80 milyonun üzerinde insan tarafından konuşulmaktadır. Türk dünyasından da Türkiye Türkçesine büyük bir ilgi var. Hocam Süleyman Bey, her zaman der ki Türk dünyasını temsil edecek bir dil varsa o da Türkiye Türkçesidir. Bu anlamda Türkçenin geleceği aydınlıktır, diye düşünüyorum.  Sadece soydaşlarımız değil, başka milletlerden de Türkçeye büyük bir ilgi var. Balkanlar ve Müslüman ülkeler bunların başında geliyor, diye biliyorum. 

7- Türk Dili ve Edebiyatı’na ilgi duyan ve bu alanda çalışmak isteyen kişilere nasıl bir yol izlemelerini ve ne şekilde çalışmalarını tavsiye edersiniz? 

Her araştırmacı veya ilgilinin evvela Türk diline, edebiyatına bir sevda gözüyle bakması gerekiyor. Galiba bizi bugünlere getiren başlıca sebeplerden biri budur. Elbette Türk-İslam ülküsünün üzerimizde çok büyük etkisi var ve bu ülkü gençlik yıllarımızdan, yani Ülkü Ocakları’na gittiğimizden beri sahip olduğumuz bir düşüncedir. Bize Türk edebiyatının kapılarını aralayan düşünce de budur galiba. Bu ülkü herkes için geçerli olmayabilir ama Türk dili ve edebiyatı alanında çalışmak isteyenlerin bu dili ve edebiyatı sevmesi, benimsemesi, özümsemesi gerekir. Genç arkadaşlarımızın Türk edebiyatından seçtikleri bir alana yoğunlaşıp ilerlemesinde fayda var çünkü bir insanın her alana yetişmesi ve bu alanda eserler üretmesi çok mümkün değil. Hele Türk edebiyatının her alanına yetişmesi hiç mümkün değil. Onun için divan, halk, modern edebiyat veya eski Türk, yeni Türk dilleri alanında uzmanlaşmaları faydalı olur. Boş zamanlarında elbette seçilen alanın haricinde güzel vakit geçirmek ve bilgi edinmek için okumalar yapılabilir. 

8- Ne kadar süredir Malta’dasınız, burada ne kadar kalacaksınız?   

Galiba 1 ay 10 gündür Malta’dayım ve yaklaşık 1 ay 10 gün daha burada kalacağım. 

9- Malta’da araştırma yaptığınız konudan bize kısaca bahseder misiniz? Neden bu konuda araştırma yapmak istediniz? 

Malta’ya esas geliş nedenim Turgut Reis hakkında bir araştırma yapmaktır. Çünkü Turgut Reis’in Türk tarihinde, özellikle Türk denizcilik tarihinde önemli bir yeri var. Kendisine başarılarından ötürü “Seyfü’l-İslam” (İslam’ın kılıcı) namı da verilmiştir. Benim bildiğim kadarıyla, İslam tarihinde Hz. Peygamber (sav.) tarafından Halid B. Velid’e “Seyfullah” (Allah’ın kılıcı) namı verilmiştir. Muhtemelen bundan mütevellit, Turgut Reis de başarılarından ötürü İslam dünyasında “Seyfü’l-İslam” olarak anılmıştır. 

Bu konuda çalışmak istememin sebebi ise 16-17. asır âşıklarımız tarafından Turgut Reis hakkında söylenen bir iki şiirdir (türkü veya deyiş de denilir). Tarihî türküler dediğimiz bu ürünler gerçek olaylardan hareketle bir kahraman hakkında bilgiler aktarır ama aynı zamanda bu olaylara abartı da eklenebilir yani tarihî bir şahsiyet folklorik bir karaktere dönüştürülebilir. Mesela Genç Osman Türküsü bunlardan biridir. Turgut Reis hakkında bundan ötürü bir araştırma yapmak istedim. 

10-Malta hakkındaki izleniminiz nedir, burayı sevdiniz mi? Günleriniz nasıl geçiyor? 

Malta küçük bir ülke ama maalesef her yeri gezemedik henüz. Sayın Büyükelçimiz Kerem A. Kıratlı ile görüştüğümüz zaman kendileri bize birkaç yeri mutlaka görmemizi tavsiye etmişti. Mesela “Osmanlı Şehitliği” diye bilinen şehitliğimizi, St. Elmo Kalesi, Kütüphane, Mdina vs. gibi yerleri tavsiye etmişti. Mdina hariç diğer yerleri gezip gördük ama Gozo’ya henüz gidemedik. Küçük Malta olarak bilinen Gozo, Turgut Reis tarafından bir iki kez fethedilmiş. Bu yüzden orayı görmek istiyoruz. 

Malta’da bunun haricinde kaynakları derleyip toparlamaya ve bazen de konu hakkında insanlarla konuşmaya çalışıyoruz. Ancak insanlar maalesef Turgut Reis hakkında ya hiçbir şey bilmiyor ya da sadece tarihî bir şahıs olduğunu söylüyor. Bu anlamda alan araştırmasında pek bir bilgi çıkmadı. Kitaplarda çeşitli bilgiler bulabiliyoruz ama bunlar da sadece tarihî malumatlardan ibarettir. 

Bu arada yönlendirme ve bilgilerinden, ayrıca nazik kabullerinden ötürü Büyükelçimiz Kerem A. Kıratlı’ya buradan teşekkür etmek istiyoruz. Zira Sayın Büyükelçimiz, konuyla ilgili bize hem tecrübelerini aktardılar hem de Avrupa’nın “1565 Büyük Kuşatma” dedikleri Malta Seferi hakkında Arnold Cassola’nın yazdığı kitabı hediye ettiler. Bundan ötürü kendilerine müteşekkiriz. Ayrıca başta Büyükelçimizin müsteşarı Tuğba Hanım olmak üzere tüm elçilik çalışanlarına nazik davranışlarından ötürü teşekkür ediyor, hepsine görevlerinde muvaffakiyetler diliyoruz. 

11- Malta Haber takipçilerine neler söylemek, nasıl bir mesaj iletmek istersiniz? 

Kıymetli okurlarımıza Malta Haber’i ısrarla takip etmelerini tavsiye ederim zira bu gazete, bizim Malta’daki elimiz, ayağımız ve gözümüzdür. Malta, bizim tarihimizden ve kültürümüzden de çok şey barındırıyor. Onun için Malta’yı takip etmek ve burada neler olup bittiğini bilmek gerekiyor. Bu tarihî ve kültürel ilişkilerin bir gereğidir, diye düşünüyorum. Elbette Malta’yı bilmek için hem anavatandan hem de buradan Malta Haber’i takip etmek gerekiyor. Tecrübeli ve profesyonel elemanlarıyla beraber Malta Haber güzel işlere imza atıyor. Başarılarının devamını diliyoruz. Ayrıca bizimle böyle nazik bir söyleyişi tasarlayıp gerçekleştirdikleri için başta Elif Hanım olmak üzere tüm Malta Haber çalışanlarına teşekkür ediyoruz. 

08.08.2021, Pazar, 13.40. 

Sayın Hocam, sorularımıza samimi yaklaşımınız, bize zaman ayırdığınız, anılarınızı, bilgi ve tecrübelerinizi bizimle paylaştığınız için Malta Haber ekibi olarak çok teşekkür ediyoruz. 

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz