31.9 C
Malta
Pazar, Ağustos 4, 2024
spot_img
spot_img

Pınar Yalçınkaya yazdı: “Umudunu Kaybetme”

Bu hafta sizlere 2006 yılı yapımı ve muhtemelen bir çoğunuzun izlemiş olduğu “Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness)” filminden bahsetmek istiyorum. Filmin yönetmenliğini Gabriele Muccino yaparken, oyuncu kadrosunda Will Smith (Chris Gardner), Jaden Smith (Christopher Gardner) yer almaktadır. Aslında film, Chris Gardner’ın aynı adlı kitabından uyarlanan biyografisi niteliğindedir. Smith, bu film ile Akademi Ödülleri ve Altın Küre’de En İyi Erkek Oyuncu ödülüne aday gösterilmiş ve film farklı dallarda birçok ödül almıştır.

Bu filmi belirli aralıklarla sürekli izlerim ve Babalar Günü vesilesiyle tekrar izleyip yazmak istedim. Ebeveynlerin yaptıkları fedakarlıklar sinemada çoğu zaman anneler üzerinden anlatılsa da babanın fedakarlığı üzerine yapılmış filmler de var. Chris, işinde ciddi sıkıntılar yaşayan iyi bir babadır. Günümüzde birçok evlilikte olduğu gibi maddi sıkıntılar, evlilik üzerinde ciddi çatlaklar açmaya başlar ve Chris’in eşi Linda da bu maddi sıkıntılara dayanamayarak evi terk eder. Psikolojik şiddet dediğimiz şey, maalesef sadece kadınlara yapılmıyor. Linda’nın Chris’i ve çabalarını küçümsemesi, ona sürekli borçlarını hatırlatıp ödeyip ödeyemediğini teyit etmesi, ödeyemediğini söylediğinde ise kendisini işe yaramaz hissettirmesi tam da psikolojik şiddete örnek teşkil eder. Çocukları Christopher da Chris ile beraber kalır. Bunun üzerine bir de kira ödemedikleri için ev sahipleri de onları evden atar. Sokaklarda kalıp, tuvaletlerde, düşkünler evinde çalışarak ayakta durmaya çalışır. Oğlunun sevgisi Chris için her şeydir.

Filmde dikkatimi çeken bir diğer konu da şehir ve insan olgusunun girift ilişkisinin yanında bir şehrin birbirinden çok farklı sosyokültürel yapıya sahip bireylerini muhteşem bir şekilde anlatmış olması. Aynı şehirde iki uç kesim: aşırı yoksullar ve aşırı zenginler. Bu da toplumdaki gelir dağılımındaki eşitsizliği net bir şekilde gözler önüne seriyor.

Bir babanın var olma çabasına, oğluna olan sevgisiyle hiç vazgeçmeden devam etmesi ve yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen oğluna karşı her zaman sevgi dolu olması beni inanılmaz etkilemişti. Hatta Chris’in, metro istasyonundaki tuvalette gecelemek zorunda kaldıklarında oğluna utancını hissettirmemeye çalışması ve o uyurken yaşadığı ıstırabı iliklerime kadar hissetmiştim. Filmde oğluna söylediği şu sözler de çok anlamlı geldi bana: “Birinin sana bir şey yapamazsın demesine izin verme. Hatta benim bile. Bir hayalin varsa onu koruman gerek. İnsanlar bir şey yapamaz ve senin de yapamayacağını söylerler. Bir hayalin varsa onu zorla al.”

Bu filmi izlemiş olsanız bile tekrar açıp izlemenizi tavsiye ederim. Hayatta evlatları için umutlarını kaybetmemiş tüm babaların Babalar Günü kutlu olsun.

İyi seyirler!

Son Haberler

1 Yorum

  1. Pınar Hanım bende yıllar önce izledim ve çok etkilendim filmler arasında yer alır. Tesbitleriniz o kadar yerinde ve doğru ki. Eğer umudumuzu kaybedersek hayatı da kaybetmiş oluruz. Hayattaki beklentilerimiz her insan için farklıdır.
    Yine çok güzel bir yazı olmuş. Duygularınıza, yüreğinize, kaleminize sağlık. Umut dolu yarınlara…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz