Film, 2023 yılında vizyona girmiştir. Filmin yönetmenliğini, yapımcılığını ve senaristliğini Zeki Demirkubuz üstlenmiştir. Filmde Miray Daner, Burak Dakak, Cem Davran, Melis Birkan, Umut Kurt, Osman Alkaş ve Doğu Demirkol gibi başarılı oyuncular yer almaktadır. Film birçok festivalde ödül aldı ve en son Malta Akdeniz Film Festivali’nde altı dalda ödüle aday gösterilip “En İyi Uzun Film” ödülünü kazandı.
Filmin konusu genel çerçevede zorla evlendirilmeye çalışılan genç bir kızın evden kaçmasını anlatıyor; fakat filmde çok daha fazlası var. Öncelikle filmde her bir karakterin kendine göre hayata dair zorlukları olsa da yapmış oldukları seçimler mükemmel bir doğallıkla seyirciye yansıtılıyor. Yansıtılan bu doğallık, son zamanlarda TV ve sosyal medya üzerindeki yapaylıktan sonra insana ilaç gibi geliyor.
Filmde Hicran karakteri, evden kaçmadan önce de sonra da hayatını şekillendiren erkek karakterin yörüngesinde dönmeye devam ediyor. Erkek karakterlerinin hepsinin film boyunca duygu geçişleri, düşünceleri, hisleri ve hayata dair beklentileri seyirciye yansıtılırken, Hicran’ın filmin başından sonuna kadar hayattan ne istediğini, ne düşündüğünü ya da nelerden hoşlandığını asla bilemiyoruz. Hicran’ın babası gelenekçi, baskıcı ve sert bir adamken, annesi tam tersine sessiz, itaatkar bir kadını canlandırıyor ve Hicran filmin bir sahnesinde annesindense babasını daha çok sevdiğini ifade ediyor. Bu yüzden de kendinden yaşça çok büyük olan Orhan’dan da babası gibi olmasını bekliyor.
Filmde dikkatimi çeken bir diğer unsur televizyon imgesi oldu. Hicran’ın başına birçok şey gelmesine rağmen annesi onunla hiç konuşmamışken, kızıyla konuştuğu sınırlı sayıdaki sahnelerde bile televizyon programları üzerine konuşmaları oldukça acıklıydı. Aynı zamanda bazı sahnelerin boş televizyon ekranı üzerinden gösterilmesi de yine yaşanan şeylerin ne kadar da gerçekdışı olduğunu anlatıyor gibiydi.
Maalesef ki ülkemizde Hicran’ın yaşadığı gibi kendisine zorla dayatılmış hayatı yaşayan birçok kadın var ve gelenek adı altında özellikle kadınlara dayatılan bu baskılar toplumlarda düzelmediği sürece böyle filmler yapılmaya devam edecek. Bu haftaki yazımı Meltem Reyhan’ın şu sözleriyle noktalamak istedim: “Çaresizlik dümeniyle sığınacak liman aramayı bırakıp, teslimiyet rüzgarıyla şişirelim yelkenlerimizi ve istediğimiz yere götürelim hayat gemimizi.”
İyi seyirler!