Yıllardır hem Avrupa futbolunu hem de yerel futbolu özellikle Galatasaray’ı yakından izlerim; transferleri araştırırım, maç öncesi ve sonrası yorumları yakından takip ederim. Ve tabi her Türk futbolsever gibi, o hafta oynanan oyunlar, atılamayan goller bir film karesi gibi aklımın bir köşesinde yer alır. Ah şu pozisyon gol olsaydı, şunun yerine bunu oyuna alsaydı, bu taktik yerine şu taktikle oynasaydı diye günlerce düşünür dururum. Bunun için ailem tarafından sağlam zılgıt yemişliğim de vardır. 🙂
Yıllar sonra Galatasaray’la ilgili fark ettiğim (çocukluk ve gençlik yılları sonrası çünkü o zaman tuttuğunuz takıma daha bir sevdalı ve tabiri caizse kör oluyorsunuz) şudur. Galatasaray her sene kendisiyle yarışıyor. Yani, yazının başında da belirttiğim gibi Galatasaray Cimbom’a karşı. Galatasaray’ın kendisiyle ilgili, özellikle başarılardan sonra bazen oyuncuların, bazen teknik heyetin rehavete kapılması gibi bir sorunu var. Ve bana kalırsa en büyük düşmanı da rehavet ve oyun disiplininden düşmesi (özellikle 60 dakikadan sonra). Bir de buna Okan Hoca’nın ilginç rotasyon denemeleri ve topu orta sahaya çekmesi gerektiği yerde sürekli ofansif oyun oynatması gibi tercihler de eklenince kötü sonuçlar kaçınılmaz oluyor. Bunun örneklerini son üç maç ve Süper Kupa final maçında görebiliriz.
Bir de Alanyaspor maçı üzerinden bazı teknik noktalara değinmek istiyorum. Birincisi bu maçta Okan Hoca 65. Dakikada oyundan düşen orta sahayı değiştirmek yerine, Yunus’u oyundan alıp Kerem’i oyuna sokarak daha da güçlendirdi ki, bu çok doğru bir hamle. Ayrıca özellikle Galatasaray’ın önde olduğu ve karşı takımın iyice kapandığı zamanlarda, sürekli içeriye orta açmak ve ardından kaptırılan toplar, takımı çok yoruyor ve defans zafiyeti oluşturuyor. Riga maçında da aynı durumu gördük. O nedenle özellikle bir süre karşı takımı orta sahaya çekip safları bozmak gerekecektir. Bunun için de orta sahanızın çok iyi olması lazım. Son bir nokta, Icardi’nin daha fazla oyun içinde olması lazım. Ya da çare Osimhen…
Galatasaray, son iki senedir, yukarıda saydıklarımı yaparak Süper Lig’de rekorlar elde etti. Ama gelin görün ki tam tersini yaparak Avrupa Kupası’na ve Türkiye Kupası’na veda etti. Tabi ki en yakın rakipleri Fenerbahçe’nin ve Beşiktaş’ın bu seneki performansları da çok etkili olacak. Ama öncelikle Galatasaray sadece kendine ve rakiplerine odaklanmalı ve takım içi kaynayan kazanı bir süreliğine de olsa söndürmeli. Hem Süper Lig’de hem de Avrupa’da fikstür avantajını da kullanırsa bu senenin yine en güçlü şampiyon adayı Galatasaray’dır. Ama bu şekilde giderse Avrupa ne yazık ki hüsran olabilir.
Dostcan Sevim