Almanya’nın, tüm kara sınırlarındaki kontrolleri sıkılaştırması, Avrupa Birliği’nin (AB) en değerli kazanımlarından biri olan Schengen Bölgesi’ni tehdit ediyor. Bu karar, hem hukuki açıdan sorgulanabilir hem de mültecilerin haklarını ihlal ediyor.
Alman hükümeti, dün yaptığı açıklamada, 2015 yılından bu yana Avusturya sınırında ve geçen yıldan bu yana Polonya, Çek Cumhuriyeti ve İsviçre sınırlarında uygulanan kontrollerin önümüzdeki hafta Fransa, Lüksemburg, Belçika, Hollanda ve Danimarka sınırlarına da genişletileceğini duyurdu.
İçişleri Bakanı Nancy Faeser, bu hamleyle göçü sınırlayacaklarını ve “İslamcı terörizm ve ciddi suçlar gibi akut tehlikelere karşı korunacaklarını” iddia etti.
Geçen ay Solingen’de yaşanan ve şüphelilerin mülteciler olduğu ortaya çıkan bir dizi ölümcül bıçaklı saldırı, Almanya’nın doğusundaki eyaletlerde yapılan ve aşırı sağcı, göç karşıtı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin tarihi başarılar elde ettiği seçimlere günler kala gerçekleşti.
Anketler, göçün seçmenlerin de en büyük endişesi olduğunu gösteriyor. Brandenburg eyaletinde iki hafta sonra yapılacak seçimlerde Olaf Scholz’un merkez sol Sosyal Demokrat Partisi’nin aşırı sağcı partiden geride kalması bekleniyor. Ayrıca, Başbakan Scholz’un zayıflayan koalisyonu, gelecek yıl yapılacak federal seçimlerde ezici bir mağlubiyet yaşamaya doğru gidiyor.
Almanya Entegrasyon ve Göç Araştırma Merkezi’nden Marcus Engler, “Hükümetin amacı, Almanlara ve potansiyel göçmenlere sembolik olarak burada artık istenmediklerini göstermek gibi görünüyor” dedi.
Faeser, yeni kontrollerin, daha fazla insanın doğrudan sınırda geri çevrilmesine izin veren bir plan içereceğini ancak ayrıntılara girmeyi reddetti. Brüksel’deki yetkililer ve diplomatlar, bu hamleyi “şeffaf” ve “açıkça iç piyasaya yönelik” olarak nitelendirerek endişelerini dile getirdiler.
Almanya’nın AB’deki merkezi konumu ve bloğun en büyük ekonomisi olması, 16 Eylül’de altı ay süreyle yürürlüğe girecek olan kontrollerin, ülkenin seçmenlerinin çok ötesine uzanan bir etkiye sahip olabileceği anlamına geliyor.
Prensip olarak, 1985 yılında oluşturulan ve şu anda 27 AB üye devletinin 25’i ile İsviçre ve Norveç dahil olmak üzere diğer dört ülkeyi kapsayan Avrupa’nın pasaportsuz Schengen Bölgesi, tüm ülkeler arasında sınır kontrolleri olmadan serbest dolaşım sağlar.
Geçici kontroller, acil durumlar ve olağanüstü durumlarda iç güvenlik veya kamu düzenine yönelik belirli tehditleri önlemek için izin verilir ve tipik olarak terör saldırılarından sonra, büyük spor etkinlikleri sırasında ve pandemi sırasında uygulanır.
Ancak Avrupa hükümetleri, genellikle aşırı sağcıların göç konusundaki söylemleri nedeniyle, somut ve belirli tehditler veya kontrollerin bu tehditleri hafifletmeye nasıl yardımcı olabileceğine dair açık argümanlar olmadan, kontrolleri yeniden uygulamaya başlıyor.
Örneğin, göç politikaları ve sığınma takip prosedürleri ulusal olarak kararlaştırılırken, birçok gözlemci, Avrupa’nın serbest dolaşımının kolay bir hedef olduğunu ve “sınırların kontrolünü geri almak” için etkili başlıklar oluşturduğunu savunuyor.
Almanya’nın yanı sıra, şu anda belirli sınırlar üzerinde kontrol uygulayan Schengen üyeleri arasında Avusturya, Ukrayna ile ilgili güvenlik tehditleri ve Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya ve Macaristan’dan gelen mülteciler üzerindeki baskıyı gerekçe gösteriyor.
Danimarka, Gazze’deki savaş ve Rus casusluğu riskleriyle ilgili terör tehditlerini gerekçe göstererek Almanya’dan kara ve deniz geçişlerini kontrol ediyor ve Fransa, artan bir terör tehdidi gerekçesiyle Schengen Bölgesi’nden gelenleri kontrol ediyor.
İtalya, Norveç, İsveç, Slovenya ve Finlandiya da terör faaliyeti, Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlar, Rus istihbarat faaliyeti, artan göç akışları ve Balkanlardaki organize suçları gerekçe göstererek sınır kontrolleri uyguluyor.
Schengen anlaşmasının garantörü olan Avrupa Komisyonu, dün Almanya’nın planlarından haberdar edildi ve genellikle üye devletlerin geçici kontrolleri yeniden uygulama gerekçelerini itirazsız kabul etti.
Gözlemciler, Komisyon’un da Berlin’in talebini kabul edeceğini bekliyor, ancak ülkenin tüm dokuz sınırında kontroller için açık bir pratik gerekçe bulunmadığı görülüyor.
Komisyon, dün yaptığı açıklamada, üye devletlerin “ciddi bir tehdit” ile başa çıkmak için böyle bir adım atmasına izin verildiğini ancak önlemlerin “gerekli ve orantılı” olması ve “kesinlikle olağanüstü kalması” gerektiğini söyledi.
Kaynak: The Guardian