25.9 C
Malta
Cuma, Ağustos 9, 2024
spot_img
spot_img

Bu dünyanın canı ormanlardır

Geçtiğimiz günlerin çalışma yoğunluğu ve canım memleketimin yanan ormanlarıyla yüreğimi de dağladığı bir haftanın ardından, “Belki biraz iyi gelir, kafamı dağıtır.’ umuduyla iki satır bir şeyler yazmaya koyuldum. Birkaç farklı konuda bir iki paragraf yazdımsa da dikkatimi veremeyip yanan ormanlarımız ile ilgili haberlere çaresizlikten dökülen gözyaşları eşliğinde bakarken buldum kendimi.  

Acı çekiyorum! Çok acı çekiyorum!

Kaybedilen her bir ağacı, bitkiyi, canlıyı, insanı, evi, köyü yani ateşin yok ettiği her şeyi düşünüp kahroluyorum! Derin bir umutsuzluğa kapılıyorum önce ve diyorum ki; “Dünyanın gidişatı ya da coğrafyamızın kaderinden midir? Biri bitmeden diğeri başlayan acıları, felaketleri, saçmalıkları çaresizlik içinde oturup izleyecek ve ömrümüz böylece son mu bulacak?” Sonra diyorum ki kendi kendime; “Kalk! Umutsuzluk ve çaresizlik senin duyguların değil. Binlerce insan seferber olduk. Yine yeşerteceğiz ormanlarımızı, daha gür, daha çok, daha fazla, daha yeşil olacak.” Ve tüm günümü bu döngü ile tamamlıyorum. 

Ormanlar, her zaman çok etkileyici birer bilge olmuşlardır benim için. Dağ, orman ve milli parklarda geçirdiğim tatillerim deniz ve otellerdeki tatillerime göre çok daha fazladır. Hayranım ağaçlara. Kendimce çok fazla anlam yüklerim onlara ya da onların mucizelerine göre çok az. Bazen yorgun olduğumda internetten, hışırdayan yaprak ve kuş sesleri videosu açar, dinleyerek uyurum.  

Çocukluğumu hayal ediyorum; büyüdüğüm bahçeli evi, bahçemizdeki ağaçları, ilkbaharda başlayıp kış gelene kadar kedi gibi tırmandığım ağaçları düşünüyorum. Evimizin yanında ve karşısında uzanan o güzel ormanları, ıhlamur ağacının gölgesindeki çimlere uzandığımı; söğüdün bir dalına kurduğumuz salıncakta yere kadar uzanan dallarına dokunarak mahallenin çocuklarıyla sallandığımızı, kulağımızı bir çınar ağacının gövdesine dayayıp duyduğumuz su sesini, kavak ağacına tırmanan abilerimize ne kadar yükseğe tırmanabildikleri için şaşırdığımızı, çıplak ağaçların arasında dikenli yapraklarıyla yeşil kalan çam ağacına her kış hayret ettiğimizi, mevsimi gelince dağlara kestane toplamaya gidişimizi ve ağaçlarla olan daha birçok hatırayı hayal ediyorum. Ne güzeldi yeşilin her tonunun içinde uyandığım o temiz berrak sabahlar. Yuvarlandığımız nemli çayır, yeşil dalların arasından mavili beyazlı gökyüzünü seyretmek, dalına yuva yapmış kuşlarının şakıdığı ağaçlarıyla o güzel bahçeler. Tanrı’nın lütfuydu belki de; gücünün mucizesi içinde bir çocukluk verdi. Nemli gözlerim ve sızlayan yüreğimle yazdığım bu satırlar hem enfes hem de hüzünlü duyguları hatırlattı.  

Ağaçlar benim için birer bilgedir dedim ya; onlarla konuşmayı ve onları dinlemeyi bilenler anlamları ve gerçekleri öğrenirler. Hayatın canı onlar. İçinde barındırdığı tüm canlılarla ormanlar bu dünyanın canı! Zaten bin bir yarası olan dünyamız işte böyle yanan ormanlarla ölüyor. 

Bu yangınların sebebi her neyse şunu anlamalıyız ki; bu dünyanın tek bir ormanı var. Ve yanan her bir orman hepimizin ormanı.  

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz