Elif Ören
Değerli okurlar, Malta’da yaşayan Fotoğraf Sanatçısı Semih Ökmen ile harika bir söyleşi gerçekleştirdik. İstanbul’da fotoğrafçılığa başlayan ve birçok başarılı çalışmaya imza atan Semih Ökmen, Malta’ya geldikten sonra sıradışı bakış açısı ile anı ölümsüzleştirmeye devam ediyor.
Malta Havalimanı’nda sergilenen fotoğrafları, katıldığı sergiler, talep ve takdir gören çalışmalarını görüp gururlanmamak elde değil. Keyifli okumalar dileriz.
Merhaba Semih Bey, öncelikle söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Merhabalar. Göstermiş olduğunuz ilgi ve söyleşi teklifininiz için asıl ben teşekkür ederim. 85 yılı Ankara doğumluyum. Manisa Celal Bayar Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olduktan sonra uluslararası bir firmada satış yetkilisi olarak 3 yıl çalıştım. Satış gibi stresli ve yoğun bir mesleği hayatım boyunca devam ettirmek istemeyeceğimi anladıktan sonra İstanbul’a taşındım. Tüm yaşamım boyunca güzel sanatlara çok büyük ilgi duyuyordum ve İstanbul’a taşınmanın bana özellikle Fotoğrafçılık konusunda çok faydası olacağını düşünüyordum. Üniversiteyi güzel sanatlar alanında okumamış olmanın burukluğunu her zaman taşımışımdır. Özellikle de fotoğrafçılık alanında. O yüzden İstanbul’a taşınarak kendimi geliştirmek istiyordum.
Fotoğrafçılık sizin için nasıl ve ne zaman başladı?
Açıkçası fotoğrafçılığa küçük yaşlardan beridir ilgi duyuyordum fakat hiçbir zaman fotoğraf makinesi sahibi olmamıştım. İlk fotoğraf makinemi İstanbul’da kurgu yönetmenliği yapan abim Dinçer Ökmen 19 yaşımdayken hediye etmişti. Cep boyutunda 2004 yılı döneminin pratik, dijital makinalarından birisiydi. O tarihten itibaren fotoğraf makinesini elimden hiç düşürmedim. Bu konuda abimin bana desteği çok fazlaydı ve fotoğrafçılık konusunda kendimi geliştirmem gerektiğini düşünüyordu.
İstanbul’a taşındıktan sonra yönetmen Sena Merter ve abimin desteğiyle, ortakları olduğu Shakti Prodüksiyon firmasında set asistanlığına başladım. Aslında bayağı şanslıydım ve o dönemde de asistan arıyorlardı. Firmada çalışırken aynı zamanda profesyonel kamera kullanımı konusunda da kendimi sürekli geliştirmeye çalışıyordum. Bana çok şey öğrettiler ve her zaman desteklediler. Yaklaşık 2,5 senelik bir çalışmadan sonra firmanın tüm fotoğraf ve video çekimlerini bana yaptırmaya karar verdiler. Böylece fotoğrafçılığın okulu benim için Shakti Prodüksiyon olmuştu diyebilirim
Aynı tarihlerde Timeout İstanbul Dergisi de bana iş teklifi sunarak derginin fotoğraf çekimlerini yaptırmak istediklerini iletti. Aynı zamanda Timeout İstanbul dergisi için de fotoğrafçı olarak çalışmaya başlamıştım. Bir yandan da freelance olarak müzik grupları çekimleri, sahne çekimleri ve bir takım irili ufaklı fotoğrafçılık işler de yapmaya başlamıştım. Tabii tüm bunların yanında, aynı zamanda, Tomtom Mahallesinde bulunan Ziba Bar’da da yarı zamanlı olarak çalışıyordum. Çalıştığım bar sayesinde de çok fazla fotoğrafçılık fırsatı yakaladım. Bar hayatı size büyük bir sosyal çevre ve network fırsatı sunuyor. Çok yoğun ve aktif bir hayatım vardı İstanbul’da. Şu an düşününce o kadar işi bir arada nasıl idare etmişim hatırlamıyorum, anlamlandıramıyorum bile.
Ne tür fotoğraflar çekiyorsunuz ve bu türü sizin için özel kılan şey nedir?
Timeout dergisi ve Shakti Prodüksiyon; iç mekan, yemek, porte ve sahne fotoğrafçılığı gibi her birisi ayrı ayrı bir profesyonel alan olan dallarda bana çalışma imkanı sundu. Malta’ya taşındıktan sonra ise fotoğrafçılık sadece hobi olarak kaldı çünkü buraya CRM alanında çalışacağım düzenli bir işi kabul ederek geldim. Aslında fotoğrafçılığı çok seviyordum fakat ülkeden de ayrılmak istiyordum. Yeni bir ülkede yaşamanın verdiği bakış açısıyla da sokak fotoğrafçılığına yöneldim. Sokak fotoğrafçılığına hayatım boyunca ilgi duymuştum fakat çok fazla vakit ayıramıyordum. Benim için sokak fotoğrafçılığın en özel yanı sizi daha fazla keşfetmeye zorlaması.
Malta bir fotoğrafçı için nasıl bir yer, bir fotoğrafçı gözüyle bize Malta’yı tanımlar mısınız?
İlk dikkatimi çeken şey yaşlı nüfusunun çok kalabalık olmasıydı. Yaşlı nüfus sokak fotoğrafçılığı konusunda ilgi çekici oluyor benim için.
En büyük hobilerimden birisi makinami alıp tüm gün dışarda yürümek, yeni sokaklar, bölgeler keşfetmek ve bol bol fotoğraf çekmeye çalışmak. Bu noktada da en büyük sıkıntı devreye giriyor o da Maltanın çok küçük bir ülke olması. Bir süre sonra aynı sokaklarda ve bölgelerde yürümek cazip gelmemeye başlıyor. Çok fazla tekrara düşüyorsunuz ve hevesinizi geri kazanmakta zorlanıyorsunuz. Ama olumlu anlamda da sizi daha dikkatli bakmaya zorluyor.
Bunun dışında Malta’nın profesyonel fotoğrafçılık anlamında çok avantajlı bir ülke olduğunu düşünmüyorum. Küçük olmasından dolayı yoğun çalışamayabilirsiniz. Tanıştığım çoğu fotoğrafçının, profesyonel fotoğrafçılık dışında düzenli bir işi mevcut.
Malta’da yaptığınız işler ve katıldığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
2019 yılı başında, Malta’da analog fotoğrafçılığına da zaman ayırmaya başladıktan sonra yakın arkadaşlarımında birisi olan ve Il-lokal adlı firmanın sahibi Karolina Rostkowska’nın da fikriyle Cardsy isimli bir kartpostal firması kurduk. Tüm fikir Malta genelinde çektiğim analog film fotoğraflarını, Polaroid tarzı kartpostallara basmaktı ve çok güzel tepkiler aldı. Il-lokal’ın Valletta ve online mağazasından tedarik edilebilir.
2019 yılı sonunda Farsons firmasının, Kinnie ile birlikte düzenlediği Malta Beerfest içerisinde bir sergi alanı oluşturulmuştu. Bu alanda bir kaç fotoğrafim sergilendi.
2020 yılı başında Malta Havalimanı tarafından, tuvalet duvar ve koridorlarını sergi alanlarına dönüştürmeyi planlayan MİA Washroom Projesi için 2 adet fotoğrafım satın alınmıştı. Halen Malta Havalimanı içerisinde sergilenmekteler.
2021 basında yine Malta Havalimanı tarafından, bu sefer de bakım-onarım yapılan alanları çeviren panolarda sergilenmek üzere 2 fotoğrafim daha satın alındı. Bu fotoğraflar da havalimanı genelinde bulunabilir.
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde çektiğim sokak fotoğraflarım ise il-lokal’ın online ve Valletta mağazasından farklı boyutlarda tedarik edilebilir.
Sinema ile ilgili de çalışmalar yapıyorsunuz, bize biraz da bu alandaki çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Sinema izlemek ve okumak en büyük tutkularımdan birisi. Okulunu okumadım ama sinemaya, sinema kitaplarına ve özellikle görüntü yönetmenliği alanlarına çok vakit ayırdım diyebilirim. Eğitim anlamında sadece Ankara’da Cer Modern Sanatlar Merkezinde katıldığım “Bir Film Yaratmak” adlı sinema atölyesi eğitimim mevcut.
Sinemaya olan tüm ilgi ve paylaşma isteğimi @filmasistanı adında bir twitter ve blog yazılarına taşımaya karar vermiştim. Sonrasında video düzenleme alanına da duyduğum ilgi sayesinde Vimeo ve Youtube sayfalarımda sinema içerikleri olan video montajlar üretmeye başladım. Oluşturduğum videolar özellikle yabancı sinema siteleri tarafından ve okurlar tarafından ilgiyle karşılanmaya başlamıştı.
2021 yazında ise istek üzerine, Yunanistan’da düzenlenen Parthenon Film Festivali’nde yayınlanmak üzere bir festival videosu düzenledim. Video, pandemi sırasında insanların birbirlerine sarılmayı ne kadar özledikleri fikrine odaklanıyordu. Sinema sahnelerini birleştirdiğim bu video sayesinde film festivaline de konuk olarak davet edildim. Hayatımda ilk kez konuk olarak bir festivale katıldığım için benim için eşsiz bir tecrübeydi. Video “Hug me Tender” adıyla Vimeo, Youtube ve Instagram sayfalarımda bulunabilir.
İlham aldığınız kişiler var mı?
Sokak fotoğrafçılığı konusunda Fred Herzog ve Richard Kalvar. Sinema alanında ise Görüntü Yönetmenleri Roger Deakins ve Hoyte van Hoytema isimlerini verebilirim.
Fotoğrafçılık bir yetenek mi yoksa kursa giderek ve eğitim alarak sonradan öğrenilebilir mi?
Eğitim alarak herkes fotoğrafçılığı öğrenebilir, sonrası çok fazla vakit ayırma ve tecrübeyle geliyor fakat fotoğrafçıları birbirinden ayıran şey bence yetenekten çok farklı bir bakış açısına sahip olmak.
Fotoğrafçılığın en sevdiğiniz yanı nedir?
Kesinlikle keşfetmeye teşvik etmesi. Ben kendimi çok fazla dışa dönük ve sosyal birisi olarak görürüm fakat fotoğrafçılık sayesinde yalnızlık da keyifli oluyor çünkü sürekli bir keşif halinde oluyorsunuz. Daha fazla okuyor, izliyor öğrenmeye çalışıyorsunuz ve seyahat ediyorsunuz. Ayrıca çok fazla sayıda insanla da tanıştırıyor olması da beni çok mutlu ediyor.
Bir fotoğrafçı diğerlerinin görmediği hangi detayları yakalayabilir?
Mesela sokak fotoğrafçılığından bahsediyorsak, neredeyse her gün önünden geçtiğiniz ünlü bir çeşmenin olduğunu düşünün. Önünde turistler sürekli olarak poz veriyor ve siz artık bu çeşmeye bakmıyorsunuz bile fakat aynı çeşmenin önünde oturan ve ketçabını akıta akıta hamburger yiyen ve etrafında hatıra fotoğrafı çektirmeye çalışanları umursamayan birisini yakalayabilirsiniz. Bunun için gözünüzü dört açmalısınız ve tabii biraz da şanslı olmalısınız. Bence bu iyi bir detaydır.
Fotoğrafçılığa ilgi duyan ve bu alanda çalışmaya hevesli kişilere önerileriniz var mı?
Bu konuda belki klişe bir cevap vereceğim fakat bence en önemli noktası sürekli öğrenmeye açık olmak. Sanat galerini ve sergileri kesinlikle her fırsatta ziyaret etmek, ünlü veya çok duyulmamış fark etmez, ressamların, fotoğrafçıların, tasarımcıların, görüntü yönetmenlerinin çalışmalarını incelemek, kitaplarını ve röportajlarını okumak ve ilham almak diyebilirim.
Okurlarımız çalışmalarınıza nasıl ulaşabilir?
Instagram hesabına https://www.instagram.com/semihokmen_/ adresinden ulaşılabilir
Satışta olan sokak fotoğraflarına https://il-lokal.com/collections/semih-okmen sitesinden ulaşılabilir.
Satışta olan Cardsy kartpostallarına https://il-lokal.com/collections/cardsy ve https://www.instagram.com/sayhiwithcardsy/ sitelerinden ulaşılabilir.
Sinema video içeriklerine https://vimeo.com/semihokmen sitesinden ulaşılabilir Aynı videolar aynı isimlerle youtube’da da bulunabilir.
Sinema yazıları içeriklerine https://twitter.com/filmasistani adresinden ulaşılabilir.
Instagram hesabım dışında stok fotoğrafçılığı için kullandığım Berlin merkezli Eyeem hesabıma da https://www.eyeem.com/u/semihokmen_ adresinden ulaşılabilir.
Son olarak Malta Haber okurlarına neler söylemek istersiniz?
Umarım söyleşi okurlarınız için ilgi çekici olmuştur. Malta Haber’in iyi bir gazetecilik örneği sergilediğini düşünüyorum. Kullanılan dil çok açıklayıcı ve tarafsız bir bakış açısına sahip. Her ne kadar yabancı dile hakim olsanız bile bazen yaşadığınız farklı ülkenin haberlerini kendi dilinizde okumak fazlasıyla rahat olabiliyor ve eminim Malta Haber okurları bunu çoktan farketmiştir.