23.9 C
Malta
Perşembe, Ağustos 8, 2024
spot_img
spot_img

Malta’nın tam özgürlüğü, freedom day

Elif Ören / 31 Mart 2022

Özgürlük Günü (Freedom Day) her yıl 31 Mart’ta Malta’da kutlanan ulusal bir bayramdır. Malta’da buna “Jum il-Ħelsien” denir.

Bu ulusal bayram, İngiliz ordusunun 179 yıl sonra Malta ve kardeş adası Gozo’dan çekildiği tarih olan 31 Mart 1979’a dayanır.

Bu küçük adaya İngilizlerin gelişi ve gidişi şöyle olmuştur:

1798 yılında Malta’ya gelen Fransız ordusu adada birtakım zorbalıklar yapar. Napolyon’un “Özgürlük, eşitlik, adalet” sloganları Malta’da bir etki yaratmaz. Malta köylüleri Fransızların karşısında ayaklanır, hatta kitaplar bu hadiseden Fransızların Malta’da alay konusu olduğu şeklinde anlatılır. Fransızların Malta’da iki yıl süren kuşatmasından sonra, 4 Ekim 1800 yılında Malta, İngilizlerden yardım ister; bu yardım aslında bir teslimdir.

O yıllarda İngiliz sömürgesi, Hindistan’dan Karayipler’e, Hawaii’ye, oradan Avustralya’ya kadar yayılmıştı. Tanrı, Kral ve ülke için hizmet etmeye ve ölmeye hazır vatansever veya paralı askerlerden oluşan güçlü bir filo vardı. Ayrıca dünyanın uzak yerlerine kadar yayılmış zengin imparatorluğun vereceği bir göreve katılıp ganimetten kazançlı bir ödül alınabilirdi. İngilizlerin ten rengine ve kulağa hoş gelen aksanlarına da ayrı bir hayranlık vardı. Tacına sadık İngilizlerden ne kadar ileri bir karakol alınırsa o kadar iyiydi.

Böylece 1800’de Malta, dünya çapındaki küçük İngiltere zincirlerinde bir başka koloni olacaktı.

Paris Antlaşması ile (1814’te) Malta, tamamen İngiliz Kraliyetinin koruması altına alındı.

Bundan böyle Malta, İngiliz monarşisine bağlı bir valiyle yerel temsilciye sahip olacaktı. Doğal olarak İngiliz olacaktı.

Ve Maltalılar bir gerçeğe uyandılar. Sistem ne Hospitalier Şövalyeleri’nden ne de Fransızlardan farklıydı.

Doğal kaynak bulunmayan Malta, neden bu kadar önemliydi? Elbette stratejik konumundan dolayı. Akdeniz’de, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın ortasında ve yine Mısır ile Cebelitarık’ın arasında yer alan Malta; donanma hareketliliği ve ateş gücünün her şeyden önemli olduğu zamanda, Akdeniz’de hakimiyet kurmak isteyen imparatorluk için oldukça değerliydi. Öyleyse İngiliz deniz subayı A. Horatio Nelson için Maltalıları düşmana karşı korumayı teklif ederek onlarla anlaşmak için bundan daha hoş bir bahane olabilir mi?

Yıllar geçti, fakat savaş, kavga ve mücadele hiç bitmiyordu. II. Dünya Savaşı geldi çattı. Elbette kayıplar oldu, fakat ada kahramanca savunuldu.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra 40’lı yıllarda, İngiliz yönetiminin daha yüksek standartlarda bir yaşam vaad etmesiyle Malta’dan Avustralya, Kanada’ya işçi göçü başladı. Sonra Amerika’nın kuzeyine; 50’ler, 60’lar, 70’lerde göç devam etti. Maltalılar evlerinden uzaklara gidiyorlardı. Hatta başka Avusturalya’da küçük bir Malta kolonisi bile kuruldu.

Yüz elli yıldan fazla süredir devam eden İngiliz hâkimiyeti yakında son bulacaktı.

1927’de idealist Lord Strickland İşçi Partisi’ni kurmuştu. Bu parti kilise gücü tarafından lânetlendi ve birçok zorlukla karşılaştı.

1955-1958 yıllarında hâlen İngiliz kolonisi olan Malta’nın başbakanlığını bağımsızlık hayalleri kuran Dominic Mintoff yaptı.

Ve Maltalı Manwel Dimech sıradışı biriydi, sosyalist fikirleri vardı ve politik liderleri etkilemete başarılı oldu.

Tam bağımsızlık, özgürlük hayalleri ve naraları hızla yerli Maltalılar arasında yayılıyordu.

Çok mücadele edildi, müzakereler yapıldı ve Malta 21 Eylül 1964’te bağımsız oldu.

Bağımsızlık yetmedi. NATO ve Büyük Britanya hâlâ oradaydı. NATO Malta topraklarını bir üs olarak kullanmaya devam ediyordu.

Yabancı bir güce – hatta NATO gibi bir güce – boyun eğmek ve onunla uyum sağlamak Malta İşçi Partisi tarafından bir ekonomik ve siyasi bağımlılık olarak değerlendiriliyordu.

1971’de İşçi Partisi başa geldi. İşçi Partisi hükümeti iktidara geldiğinde, İngiliz kuvvetlerinin 1979’a kadar maddi bir bedel ödeyerek adada kalmasına izin veren kira sözleşmesini yeniden müzakere etti.

3 Aralık 1974’te Sir Anthony Mamo (Malta’nın ilk Başkanı) adada cumhuriyeti ilan etti.

Sonunda, İşçi Partisi’ne göre gerçek kurtuluş ve özgürlük, ancak 31 Mart 1979’da son NATO, İngiliz ve tamamen yabancı askerler Malta kıyılarını terk ettiğinde gerçekleşti.

Bin yıldan fazla bir süredir ilk kez Malta’nın topraklarında yabancı askeri yoktu.

Bu tarihi anma etkinliklerinin ana etkinlikleri her yıl Vittoriosa’daki Özgürlük Günü Anıtı’nda ve Floriana’daki Savaş Anıtı’nda gerçekleşir. Öğleden sonra Grand Harbour rekabetçi bir yarışa ev sahipliği yapar.

Yaşasın Malta’nın yüzyıllar süren bağımsızlık mücadelesi, yaşasın yerli Maltalıların emeği, yaşasın tam özgürlük!

 

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz