İnsanlığın varoluşu kadar eski bir yere sahip olan inanç sistemleri; iyiye yorulduğu kadar, kötü ellerde de muazzam bir negatif etki yaratabilmektedir. Hele ki 215 milyonluk dev bir nüfusa sahip olan Brezilya’da, bu durumun toplumu sosyo-ekonomik olarak derinden sarsan ve bunun sonucunda ne yazık ki beyin göçüne davetiye çıkararak toplumları yozlaştıran bir müesseseye dönüşebildiğini görebilmekteyiz. 21. yüzyılda güncelliği koruyan bu konuyu Brezilya özelinde hep birlikte irdeleyelim!
Halihazırda gelişmiş ülkelere kıyasla yeteri kadar teknoloji veyahut yüksek katma değerli mal ihraç edemeyen bir ülke için bu durum ölümcül bir etkiye sahip olabilmektedir. İşte karşınızda Brezilya, tam da bu duruma güçlü bir örnek teşkil edebilecek ve “gerekli önlemler alınmazsa” toplumların hangi noktalara kolaylıkla ve kontrolsüzce sürüklenebileceği bir ülke profili çizmektedir.
Duyduğumda şok olduğum fakat Latin Amerika, bilhassa Brezilya’nın sosyo-ekonomik şartlarını göz önüne aldığımda hiç de şaşırmadığım gerçekleri sizlerle de paylaşmayı bir görev bilerek bu konuda karar kıldım, yazarken ise bir miktar üzülerek fakat kolektif bilgilendirme bilinciyle kaleme aldığım için yazmak zorunda olduğumu hissettim. Şok edici gerçekler gelsin o halde, başlayalım!
Yılın yorgunluğunu atmak istediniz ve farklı bir tat arayışındasınız, arama motorlarında tatil ile ilgili bloglara göz atarken Brezilya’yı gördünüz ve heyecanla cennetten bir köşe olan bu ülkeye uçak biletinizi alarak São Paulo Guarulhos Uluslararası Havalimanı’na iniş yaptınız. Havaalanından kalacağınız otele giderken panoramik bir mini şehir turu deneyimi yaşamak istediğiniz için taksiciden yolu uzatmasını istediniz. Bir de ne göresiniz! Her mahallede birden çok cemaat ve tarikata ait kiliseler gözünüze çarpıyor. Hatta São Paulo’da Kudüs’te bulunan Süleyman Mabedi’nin gerçek boyutlarında 11 katlı, aynı anda 10.000 kişinin ibadet edebileceği altından bir replikası da yapılmış; inşâsı 2010 – 2014 yılları arasını kapsayan ve dönemin devlet başkanı Bulgar kökenli Dilma Roussef tarafından açılışı yapılan bu yapı 300 milyon Amerikan Doları’na mâl edilmiş, ek olarak 3.000 yıllık tarihi bulunan Süleyman Mabedi’nin orijinalinin yapımında kullanılan taşların benzerlerini Kudüs’ten ithal etmek üzere 8 milyon dolarlık bir sözleşme imzalanmıştır. Edir Macedo önderliğinde faaliyet gösteren Evanjelik Katolik “Igreja Universal do Reino de Deus” (Tanrı’nın Krallığı Evrensel Kilisesi)’ne ait bu yapının da bulunduğu yerleşke içerisinde kilise çalışanlarının ikâmet etmesi amacıyla inşâ edilmiş 84 daire, helikopter pisti (asayiş sorunlarından dolayı dünyanın en yoğun helikopter trafiği São Paulo kentinde bulunmaktadır), 1000 araç kapasiteli otopark, 1300 öğrenci kapasiteli bir okul, radyo ve televizyon stüdyoları gibi birçok yapı da bulunmaktadır. Dini yapı özelliği bulunduğu için elektrik ve su tamamen ücretsiz olmakla birlikte, toplanan bağışlar vergiden muaftır. Düşünüyorsunuz ki ne kadar dindar bir topluluk, tabi yersen! Bu iş tamamen “duygusal” ve topluluğun önderi Edir Macedo da konuşmalarında bu “işin” bir “ticaret” olduğundan açıkça bahsetmekte. Tabii ki duygularımızı da tek bir paragraf ile ifade edemiyoruz, o halde duygu aktarımımıza devam edelim…
Edir Macedo aynı zamanda “Grupo Record” adlı Brezilya’nın en büyük üçüncü medya konglomerasına (şirketler topluluğu) sahip bir iş insanıdır, bu da kendi hinterlandının genişlemesi adına önemli bir ayaktır. Doğal olarak bu güç ve zenginlikle Macedo, Mart 2013’ten 2015 yılına kadar Forbes milyarderler listesinde 1,1 milyar ABD Doları servetiyle Brezilya’nın en zengin din adamı olma özelliğine sahip olmuştur. Bunun yanında kiliselerinde, kilise üyelerinin kazancının tamamı Tanrı adına bağış olarak talep edilmekte, bağış yapılabilmesi için pos makineleri dâhi elden ele gezmekte ve bağış yapmak istemeyenler dinsizlikle suçlanmaktadır. Kısacası kilise üyeleri araç, kilise ise ebedî amaçtır. Bu zihniyetle nakit akışı devam etmekte ve kilise ile ona bağlı olan tüm işletmeler sürekliliğini sağlayabilmektedir.
Bir başka dinî topluluk olan Igreja Evangélica Assembleia de Deus (Tanrı’nın Meclisi Evanjelik Kilisesi) ise; 1914 yılında ABD’de kurulmuş Pentakostal Hristiyan tabanlı bir inanç sistemi olup, dünya çapında 190 ülkede 70 milyona yakın üyesiyle en büyük yedinci Hristiyan cemaat olma özelliğine sahiptir. Dominic Yeo’nun başkanlık ettiği topluluk, Brezilya genelinde 12 milyon üyeye sahip etkili bir cemaattir. Bağış sistemleri, her üyenin gelirlerinin %10’unu kiliseye bağışlaması ve kiliseye her gidişlerinde para toplanan bir keseye farklı miktarlarda bağış yapılması şeklinde zuhur etmektedir.
Yukarıda örnek olarak verdiğim iki dinî topluluk haricinde, sayılabilmesi gerçekten güç irili ufaklı yüzlerce ve belki de binlerce topluluk bulunmaktadır. 20. yüzyılda kadınların pantolon yerine bol etek giymeleri, makyaj yapmamaları, Tanrı’ya kayıtsız şartsız bağlılık gibi fikirlerle ortaya çıkan bu süreç; çağımızda fanatizme evrilerek seçim kampanyalarına yüklü miktarlarda bağış yaparak siyasî konjonktürü doğrudan etkileme, devlet fonlarını ve eyalet bütçelerini ilgili dini kuruluşların fikirleri ve hizmetleri doğrultusunda yönlendirme gibi amaçlara evrilmiştir.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere, hoşça kalın!