Bu hafta bir diziden bahsetmek istiyorum. Bende çok derin anlamlar bırakan bir mini dizi bu. Dizinin ismi “Maid” yani hizmetçi. Dizi, 2021 yapımı olup, Stephanie Land’in “Maid: Hard Work, Low Pay and a Mother’s Will To Survive” adlı anı kitabından esinlenerek Molly Smith Metzler tarafından yaratılan bir Amerikan draması. Margot Robbie’nin yapımcılığını üstlendiği ve Margaret Qualley’nin başrolü olduğu bu mini dizi, aslında her gün internette, haberlerde gördüğümüz kadın hikayelerinden bir tanesi.
Dizide maruz kaldığı psikolojik şiddete dayanamayıp kızıyla beraber evden kaçan Alex’in temizlikçilik yaparak hayatta kalmaya çalışmasını anlatıyor. Dizide beni en çok etkileyen konulardan biriydi psikolojik şiddet. Çünkü fiziksel şiddetten çok daha ağır sonuçları olduğunu düşünüyorum. Dizide psikolojik şiddet aslında sadece Alex’in yaşadığı bir durum değil, dizideki diğer kadın karakterler için de söz konusu. Bunun en gözle görülebilen kullanımı da kadını aşağılamak, davranışlarını kontrol altına almak, küçük düşürmek ve sürekli kadında onaylanma ihtiyacını doğurmak. Kadının bütün bu yaşadıkları yetmiyormuş gibi bir de sosyal yardım alabilmek adına şiddet gördüğüne dair kanıtlar sunması gerekiyor ki dediğim gibi psikolojik şiddet, şiddet olarak bile kabul görmüyor.
Alex’in hikayesi her bireyde olduğu gibi aslında çocukken babasının annesine uyguladığı şiddetten ve evdeki o bitmek bilmeyen korku havasından geliyor. Yaşamış olduğu bu travmatik olayları geçmişte bastırsa da zaman geçmiş, tarih yine tekerrür etmiş ve farkında olmadan babasına benzeyen bir adamla birlikte olmuş. Alex’ in hikayesi bana çevremde sıklıkla gördüğüm bir çok kadının hikayesini anımsattı. Kader motifi denilen şey de tam olarak bu oluyor: Çocuğun ailesinin kaderini devam ettirmesi. Çocuk anne karakterini kendine farkında olmadan model alıyor ve onun yaptığı seçimlere benzer seçimler yapıyor. En belirgin özellik ise eş seçiminde gözümüze çarpıyor. Bireyin kendi ailesinde yaşadığı ortam ne şekilde olursa olsun bireyin alışkın olduğu güvenli alan oluyor ve yeni kurulacak hayatında da bu alanı istiyor.
Son zamanlarda bir çok yapımda kadına yönelik sosyal eşitsizlik, sosyal devletlerin yetersizliği, cinsiyet ayrımcılığı gibi konular işleniyor ve bu dizide de bahsettiğim konular çok yalın ve gerçekçi bir şekilde işlenmiş. Alex’ in hayatı, hayalleri elinden alınmış ve Sean’ ın uzantısıymış gibi yaşamaya mahkum edilmiştir. Uzun zaman tepki verememesi de tam olarak öğrenilmiş çaresizlikten başka bir şey değil.
Dizide beni etkileyen diğer konu da Alex’ in hem kendi annesine hem de kızına karşı sergilediği inanılmaz tutum. Bir yandan para kazanmaya çalışıp, bir yandan kızına bunları yansıtmamaya çalışması, diğer yandan annesinin bipolar bozukluğu ile uğraşması. Bir kadın olarak Alex’ in yaşadıklarını iliklerime kadar hissettim. Ne kadar çok şeyle baş etmek zorundayız; iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir çalışan, iyi bir evlat, iyi bir arkadaş…
Hepimiz insanız, kadın, erkek fark etmez. İnsan olduğumuz için de mükemmel değiliz ve olamayız da. Mükemmel bir anne, eş, arkadaş olmaya çalışmayalım. Ama yapabildiğimiz kadarını da severek yapalım. Yazmak istediğim daha çok fazla şey var; fakat sizin de diziyi izlemenizi istediğimden dolayı yazamıyorum.
Hayatın akışında karşısına çıkan tüm engellere, olumsuzluklara rağmen yine de pes etmeyen ve yaşayamadığı bütün hayallerinin peşinden azimle, umutla koşan tüm kadınlara sevgiyle…