Bu hafta, çok farklı bir filmle karşınızdayım. Spike Jonze’un yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği, 2013 yapımı romantik dram ve bilimkurgu türündeki “HER” ya da “AŞK” (iki farklı şekilde de geçiyor) filminden bahsedeceğim. Filmin kadrosunda Joaquin Phoenix, Scarlett Johansson, Amy Adams, Rooney Mara gibi oyuncular bulunuyor. Phoenix’in canlandırdığı Theodore Twombly’nin, Johansson’un seslendirdiği yapay zeka işletim sistemi Samantha’ya aşık olmasını ve bu ikili arasındaki ilişkiyi ele alır. Film, özellikle senaryo kategorisinde başta Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Özgün Senaryo’ ödülünü alırken, farklı birçok dalda da sayısız ödül kazanmıştır.
Biraz filmin konusuna değinmek istiyorum. Gelecek zamanda yaşayan Theodore Twombly, başarısız bir evlilikten sonra yalnız ve içine kapanık bir haldedir. Bir şirkette mektup yazarı olarak çalışmaktadır. Bu durumdan kurtulma amacıyla kendisini geliştirebilen ve kişiselleştirilebilen, yapay zeka ile çalışan bir işletim sistemi satın alır. Kurulum sırasında kadın sesini tercih eder ve Samantha adını verdiği bu işletim sistemine kulağına taktığı kulaklık üzerinden sohbet etmeye başlar. Filmde ilk dikkatimi çeken, bu işletim sisteminin bedeni olmamasına rağmen tüm konuşmaları ve karşılıklı sohbetlerde verdiği tepkilerin fazlasıyla insanî olmasıydı. Düşünsenize, her konuda her zaman konuşabileceğiniz, sizi dikkatle dinleyen ve anlayan biri var.
Samantha adındaki bu işletim sistemi, sadece bir ses olmanın ötesinde, belirgin bir tutum ve neredeyse insanımsı bir merak sergiliyor. Bir zamanlar, bir adamın bir işletim sistemine aşık olması fantastik gelebilirdi; ancak bugünün dünyasında bu, artık o kadar da uzak veya imkansız görünmüyor. Teknolojiye olan bağımlılığımız, adeta çağımızın bir hastalığı. Bu bağlamda “Her” filmi, sayısız insanın yaşadığı yalnızlığı, modern iletişimin insan psikolojisine ve ilişkilere olan zararını, hatta bunları nasıl yok ettiğini işleyen fütüristik bir melodram olarak öne çıkıyor.
En son eşinizle, arkadaşınızla, sevdiğiniz biriyle teknolojik bir alet olmadan ne zaman vakit geçirdiniz? Ne zaman gerçekten birbirinizi dikkatle dinlediniz? Kalabalıklar içindeki yalnızlığın sorumlusu teknoloji değil, bizleriz. Teknoloji doğru şekilde kullanıldığında mükemmel bir araçtır. Ama bu dozu iyi ayarlamak gerekiyor. Belirli sınırlar çizmek gerekiyor. Örneğin, ailenizle vakit geçirirken gerekmedikçe telefonunuza bakmamak gibi. Mesela, çocuğunuzla geçirilen, kendinizi adadığınız yarım saatlik kaliteli zaman, inanın birçok şeyi değiştirmeye yeterli olacaktır.
Sizlerden ricam şimdi bu yazıyı okuduktan sonra akıllı telefonunuzu, bilgisayarınızı bir kenara bırakın. Televizyonuzu ve oyun konsolunuzu da kapatın. Eşinizle, arkadaşınızla, ailenizle sohbet edin. Birliktelikler içleri boşaltılmış, birbirlerine mahkum edilmiş insanlardan oluşmasın. Ve tüm bunlara rağmen birbirimize ulaşıp dokunmak için çabalamaya, denemeye devam edelim.