Arapça’da kaos anlamına gelen ‘Capernaum’, yönetmenliğini ve senaristliğini Nadine Labaki’nin üstlendiği, 2018 yılında çıkan Lübnan yapımı bir filmdir. Aynı zamanda, tüm zamanların en yüksek hasılatını elde eden Arap ve Ortadoğu filmi özelliğini taşımaktadır. Film, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yaşanan birçok soruna değinmekte olup, bunların başında mülteci çocuklar, çocuk gelinler, ebeveynlik sorunları ve belge eksikliği gibi çok ciddi konular yer almaktadır.
Evrensel bir sorun haline gelen mültecilik, özellikle çocukların yaşadığı sorunları ortaya koyduğu için takdir edilmesi gereken ‘Kefernahum’ filminde hata bulmak kabalık olur. Nadine Labaki’nin dördüncü uzun metrajlı filmi olan ‘Kefernahum’, ‘Mülteci çocuk olmak nedir?’ sorusuna cevap niteliğinde çekilmiş.
Sizlere filmin baş karakteri hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Zain El Hajj, Beyrut’un kenar mahallelerinde yaşayan 12 yaşında bir çocuk (Zain Al Rafeea canlandırıyor). Film, Zain’in anne ve babasına karşı açtığı dava ile başlar.
Filmin oyuncu kadrosunun neredeyse tamamı, bu filmle ilk defa kamera karşısına geçmiştir. Yönetmen Nadine Labaki, Zain’in filme katılımını şöyle açıklıyor: “Filmde yer alacak kişinin o olduğunu anlamam gerçekten sadece iki dakikamı aldı. O yüzden benim için o mucize çocuk. Kendisi Suriyeli bir mülteci. Elbette Suriye’deki savaştan kaçmış, Lübnan’a gelmiş ve son sekiz yıldır Lübnan’da çok zor koşullarda yaşıyor. Okula gitmiyor, sokaklarda büyümüş. Ve sokaklarda büyüdüğünüzde çok şey görürsünüz. Çok fazla şiddet ve çok fazla istismar görürsünüz. Kendisi birçok şeye maruz kaldı ve onda çocukluğunu yitirmiş, yetişkin olmuş bir çocuğun bilgeliği vardı. Ve bu yüzden bu kadar iyi olabildi. Çünkü zaten bildiği bir şeyi yapıyordu.”
Bir eserin duygusal açıdan bu kadar ikna edici olmasını, hayat ile sanat arasındaki paralelliklere ve profesyonel olmayan yerel oyuncu kadrosunun özgün performanslarına bağlıyorum.
1989 yılında BM tarafından kabul edilen ve 193 ülkenin onayladığı, Türkiye’nin ise 1994 yılında kanunla onayladığı ‘Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin kabul edilmiş olmasına rağmen, sosyal, ekonomik ve siyasi problemler nedeniyle neden hâlâ en çok mağdur olanlar çocuklar oluyor? Sadece 12 yaşında olan ve asıl derdi daha fazla oyun oynayıp okula gitmek olan Zain gibi bir çocuk, 11 yaşındaki kız kardeşinin erken yaşta evlendirilmemesi için neden regl olduğunu saklamaya çalışıyor? Ayrıca, kız kardeşini kurtaramayıp kaçtıktan sonra neden kendini başka bir mülteci bebeğe ağabeylik yaparken buluyor?
Yakın zamanda İstanbul’da şahit olduğum bir sahne hafızamdan silinmiyor: İstiklal Caddesi’nde Suriyeli bir aile vardı. Kadının yanında 2 ila 6 yaş arasında değişen üç çocuğu bulunuyordu. Dileniyorlardı (Kullanmayı hiç sevmediğim bir sözcük). Ben de birkaç işimi hallettikten sonra eve giderken oğluma farklı ne oyuncak alsam diye düşünüyordum ve onları gördüm. Yaklaşık 10 dakika o civarda kaldım ve sadece onları izledim. Çocuklar oturup çevreye bakıyorlardı; ne yaramazlık yapıyorlar ne de oyun oynamaya çalışıyorlardı. Sadece oturup bekliyorlardı. Sanki oyun oynamayı hiç bilmeyen çocuklar gibiydiler. İstiklal Caddesi’nin ortasında dayanamayıp ağladığımı hatırlıyorum. Maalesef sadece Lübnan’da değil, dünyanın her yerinde bu problem hep vardı ve hâlâ da var. Lütfen, bu çocukların toplum içindeki hakları ve konumları daha fazla konuşulsun ve tartışılsın. Konuşulsun ki her anlamda daha sağlıklı çocuklar yetişsin. Tartışılsın ki çocuğun varlığının değeri artsın.
İYİ SEYİRLER!