Dün, Mġarr’da bir açık hava tiyatrosunda Shakespeare’in As You Like It oyununu izlemeye gittim. Malta’da birçok festival, konser, sergi ve sanat etkinliklerine gitmiştim ancak oyunlar genellikle Maltaca olduğundan tiyatroya gitmemiştim, dün benim için bir ilk oldu. Son bir yıldır Malta’da oyunculuk ve tiyatro eğitimi aldığım için tiyatroyu yakından takip ediyorum; gerçekten çok iyi tiyatrocular, iyi gruplar ve müthiş bir tiyatrosever kitlesi var.
Dünkü oyun İngilizceydi ve öyle büyük bir hayranlıkla izledim ki, bundan sonra Maltaca olsun İngilizce olsun fark etmez, muhakkak oyunlara gideceğim.
Türkiye’de yaşarken neredeyse ayda birkaç kez tiyatroya giderdim. Ve tiyatroya olan sevgimi anlatırken hep, ben iyi bir izleyiciyim derdim. Malta’ya taşındıktan sonra sadece Türkiye tatillerimde tiyatroya gider oldum. İnternetteki tiyatro oyunlarını, duayenleri, büyük tiyatro ustalarını izleyerek tiyatro sevgimi yaşıyordum. Zaten bir akşam büyük usta Nejat Uygur’u izlerken tiyatro eğitimi almaya karar verdim ama bu bir başka yazının konusu olsun.
Kırsal bir alana kurmuşlardı sahneyi. Oyunu izlerken çekirgelerin ıslığını duyuyor, rüzgârı hissediyor ve tepemizden geçen uçakların sesini duyuyorduk. Biraz da sinek ısırığına maruz kaldım laf aramızda.
Oyun neredeyse 3 saat sürdü. İlk dakikadan son ana kadar hayranlıkla izledim sahneyi. Oyuncular kılıktan kılığa girdiler. Tiratları, mimikleri, ses tonları, vücut dilleri, aralarındaki enerji, seyirciye yansıttıkları enerji hepsi bir bütün olarak muhteşemdi.
Shakespeare’in karakterleri zengin ve karmaşıktır. Oyundaki zengin dil, kelime oyunları, benzetmeler ve akıcı söylemler, sanatsal ve duygusal bir atmosfer yaratır. Karakterlerinin iç çatışmaları, tutkuları ve hataları, izleyicilerin kendilerini bu karakterlerle ilişkilendirmelerine olanak tanır. Bu derinlikli karakterler, iyi oynandığı zaman oyunların duygusal yoğunluğunu ve etkileyiciliğini artırır. Sıklıkla vurgulamak istiyorum; dünkü oyuncu kadrosu muazzamdı. Hatta öyle sevdim ki oyunu, bir kez daha gitmeyi düşünüyorum.
As You Like It oyunu, eğlenceli yan hikayelerin olduğu ve sonunda herkesin mutlu olduğu, toplu bir mutlu sonla biten bir oyun. Dünkü haber metninde oyunun konusunu özetlemiştim. Buraya da linkini bırakıyorum.
Tiyatroyu çok sevdiğim gibi Shakespeare oyunlarını ayrıca severim. Evrensel temaları, derinlikli karakterleri, dil ve anlatımı, tiyatro geleneği ve mirası bugün hala heyecanla oynanması ve izlenmesinin etkenlerinden. Zamanla değişmeyen, insanların duygusal ve psikolojik bağlantılar kurabileceği deneyimlerini yansıtan; insan doğası, aşk, ihanet, güç, dostluk gibi evrensel temaları için her dönemde izleyiciye hitap ediyor ve oyunları günümüzde de güncel ve ilgi çekici kılıyor.
Oyundaki zengin dil, kelime oyunları, benzetmeler ve akıcı söylemler, sanatsal ve duygusal bir atmosfer yaratırken izleyicilere hem estetik bir deneyim sunuyor hem de karakterlerin duygularını derinleştiriyor. Shakespeare’ın dili, sanatsal ve duygusal bir atmosfer yaratırken, hâlâ günümüzde de etkileyici ve çekici bulunuyor. Tabii Shakespeare oyunlarını klasikleşmiş eserlerdir ve tiyatroda bu oyunları izlemek, bir tür kültürel deneyim oluyor.
Dün akşam, seyircileri de gözlemledim biraz. Her yaştan hanımefendiler ve beyefendiler zarafet kattılar; neşe, keyif, gülümseme vardı herkesin yüzünde. Sanat, insanların duygusal ve düşünsel deneyimlerini paylaşmalarına, farklı bakış açılarını keşfetmelerine ve kendilerini ifade etmelerine olanak tanıyor hiç şüphesiz. Toplumun gelişimine, zenginleşmesine ve ilerlemesine eşsiz katkılar sunuyor. İnsanları keşmekeşten uzaklaştırıp bir araya getiriyor, ortak deneyimler yaratıp ve aralarında bağ kuruyor.
İşte; kültür ve estetiğin ifadesi. “Yaşasın tiyatro!”