20.9 C
Malta
Cuma, Kasım 22, 2024
spot_img
spot_img

Ferhan Şensoy’un ardından

31 Ağustos 2021 sabahı televizyonum da NTV haber kanalı açıktı. Önce altyazı ile daha sonra Mesut Yar’ın anonsu ile Ferhan Şensoy’un vefatını öğrendim. Telefonla bağladıkları şahıslar Ferhan Şensoy’u anlatıyorlardı. Bir süre dinledikten sonra TRTSpor’u açtım. Spor Manşet programında Serkan Yetkin programı Ferhan Şensoy’un vefat haberi ile açtı.

Programı birlikte yaptıkları Cem Dizdar’ın konu ile ilgili düşüncelerini sordu. O da her zaman ki tavrı ile (olaylara genel çoğunluğun aksine farklı bir bakış açısından yaklaşır) bu tarz durumlarda konuşmanın klasikleştiği bununda olayın içini boşalttığı minvalinde benim de düşüncelerine katıldığım bir konuşma yaptı.

Topluma mâl olmuş kişilerin vefatı sonrası haberlerde dönüp durmakta olan çoğu boş laflardan öteye geçemeyen Ferhan Şensoy için söylenenler karşısında, o an yaptıkları ve bize bıraktıklarına değinen bir yazı yazmam gerektiğini düşündüm.

Geçen beş gün süresince hakkında kim ne yazmış diye kısa bir araştırma yaparken Gazete Duvar’da yazmak istediklerime tercüman olan iki güzel yazı ile karşılaştım. Onlardan da yazının sonunda alıntı yaparak (tırnak içinde olan kısımlar) yazıyı oluşturdum ki böylece yazıyı okuyacak siz okurlar aracılığıyla Ferhan Şensoy’a bir selam göndermiş olalım.

Ferhan Şensoy’u mesleki anlamda tanımlamak gerekirse; Türk tiyatro, sinema, televizyon oyuncusu, roman-deneme-günlük alanlarında kitaplar yazmış, şair,  tiyatro oyunları, televizyon dizi, skeç ve sinema senaryoları yazarı, Ortaoyuncular isimli tiyatro topluluğunun kurucusu, Türk tiyatrosunda kendine özgü yeri olan bir usta. 70 yıllık ömrüne 56 oyun, 10 film, 25 kitap sığdıran, yüzlerce öğrenci yetiştiren ve yıllar içinde bunca üretime ve özellikle de tiyatroya yapmış olduğu katkılar neticesinde sayısız ödülü olan bir sanat insanı.

Ferhan Şensoy Türk tiyatrosundaki “meddahlık” geleneğinin de temsiline katkı vermiş bir tiyatro adamıydı. Bu katkısı onun geleneksel tiyatromuzda usta-çırak ilişkisine örnek teşkil eden “Kavuk”u devralmasına da vesile oldu.

Ferhan Şensoy’u anacağımız böyle bir yazıda kavuğun hikâyesine de değinmek isterim,

Doğal, sözünü esirgemeyen, cesur bir tipi simgeleyen ortaoyununun en önemli karakteri “Kavuklu” yu kurumsallaştırmayı başaran Kel Hasan Efendi (1874-1925) geleneksel Türk tiyatrosunun  temsilcilerinden İsmail Dümbüllü’yü yetiştirip Kavuk’u ona devreder. 1973’deki vefatına kadar meddahlık geleneğini sürdüren İsmail Dümbüllü ise ustasından miras kalan Kavuk’u 1968’de öğrencisi Münir Özkul’a teslim eder. Ustasından emanet aldığı kavuğu, 21 yıl şerefle taşıyan Münir Özkul 1989’da Ferhan Şensoy’a devreder. 38 yaşında “Kel Hasan Efendi”nin kavuğunu taşıma şerefine erişen Ferhan Şensoy 27 yılın ardından 2016 da Rasim Öztekin’e teslim etti. Rasim Öztekin yaşadığı sağlık sorunlarının ardından “Oynamayacaksam kavuğun bende olmasının bir anlamı yoktu. Çünkü kavuklunun oynaması lazım.” diyerek 4 yıl sonra ölümünden 6 ay önce kavuğu Şevket Çoruh’a devretti.

Kavuk’un öyküsünden yola çıkarak,

“Ferhan Şensoy’un aynı zamanda Kel Hasan, Naşit, İsmail Dümbüllü, Münir Özkul, Nejat Uygur, Erol Günaydın ve de Türkiye olduğunu nasıl anlatmalı? Kişi kendi dışında kimdir? Sevdikleridir. Sabah akşam düşünüp yaşadıkları ve izinden gittikleridir. Ferhan Şensoy’u arayanlar, Beyoğlu’nun sokaklarında arasınlar. Beyoğlu’na, tiyatromuza, memleketimize ve halkımıza sahip çıksınlar. Bu güçlü ve özgün, muhalif sesi yaşatsınlar.” (*)

Son söz: Ferhan Şensoy bizlere “Şenlikli direniş sanatı” nı miras bıraktı. (**)

(*)     Tekin Deniz’in      31.08.2021 tarihli Gazete Duvar’daki yazısından.

(**)    Zeki Çoşkun’un    02.09.2021 tarihli Gazete Duvar’daki yazısından.

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz