17.9 C
Malta
Cuma, Kasım 22, 2024
spot_img
spot_img

O insanları Türkler mi öldürdü?

17 Ağustos 2021 / Malta

Elif Ören

Tarihte “St. Catherine’s Old Church” 

Żejtun’da bulunan ve Marsascala Körfezi, St. Thomas’ Körfezi ve Marsaxlokk limanının manzarasına hâkim bir Roma Katolik kilisesi olan St. Catherine’s Old Church (Aziz Catherine Eski Kilisesi)’un gizemli bir hikayesi var. 

14. yüzyılda, St.Catherine’e  adanmış bu küçük erken orta çağ şapeli, Malta’nın güney doğu bölgesini idare eden (Bugünkü Żejtun, Ħaż-Żabbar, Ħal Għaxaq, San Ġorġ ta’ Birzebbugia, Marsaxlokk, Delimara, St. Thomas’ Bay ve Marsascala.) ve 15. yüzyılın başlarında Mdina Katedrali’nden sonra ikinci sırada yer alan Malta’daki sekiz ana bölge kilisesinden biri olarak hizmet ediyordu. 

1470’e gelindiğinde, kilise binası, denizcilerin uğrak yeri olmuş, tanınmış bir ulusal ve uluslararası dönüm noktası ve türbe haline gelmişti:  “Tanrı bize ve Maltalı Azize Catherine’e yardım etsin.” 

Ve Malta Kuşatması 

St. John Şövalyeleri’nin (Hospitaller Knights of St. John the Baptist) Osmanlı Türklerine karşı savunmasının bir parçası olarak kullanılmıştı. Transept, yakındaki koylara hâkim görüş sağlıyordu. Böylece, Azize Katerina’nın eski kilisesi bir dönem askeri işaret noktası haline geldi. Görüş alanındaki limanlar kiliseden gözetlenerek Mdina, Cottonera ve Valletta’yı Osmanlı donanma gemilerinin herhangi bir saldırısı konusunda kilisenin çatısından duman gönderilerek önceden uyarıldı.  

1614’te Halil Paşa komutasındaki altmış gemilik bir Osmanlı kuvveti Marsaskala’daki St Thomas Körfezi’ne demir attı. Saldırı, kilisenin ana sunağının yakınına kazınmış bir hatıra plaketinde anlatılıyor ve şu ifadeler yer alıyor:

“6 Temmuz 1614 Pazar gününün erken saatlerinde bir Türk ordusu, Saint Thomas deresindeki Ghizira denilen yerde 60 kadırgadan altı bin adamını karaya çıkardı. Türkler, yakındaki Casali’ye baskın düzenleyerek Bulebel’in kan davası altında tutulan tarım arazilerine kadar geldi. Bu kasabaları yağmaladılar, tarım alanlarını yaktılar ve Saint Catherine’in ana kilisesine ve diğerlerine çok zarar verdiler. Birçoğu yakalandı ve öldürüldü ve rıhtımlara geri çekilmek zorunda kaldılar. Saldırıda hiçbir Hıristiyan yakalanmadı, ancak yirmi kişi yaralandı. O günden 11 Eylül 1614’e kadar, bu cemaatte doğan herkesin başka bir yerde vaftiz edilmesi gerekiyordu. Bu, cemaat için ikinci vaftiz kitabından alınmıştır.” 


Kilisenin gizli geçitlerinin keşfedilmesi ve geçitlerdeki kemik yığınları
 

1969 yılında yağmur suyu sızdırdığı gerekçesiyle çatıya bakması için üç kişi görevlendirilir.  

O zaman 16 yaşında olan Grezzju Vella; amcası Carmelo Spiteri ve iş arkadaşı Ċikku Zammit ile birlikte eski kilisenin ahşap açıklıklarının bakımına yardım ediyordu. Malta’nın en eski kubbelerinden biri olduğu düşünülen antik kubbeyi dolaşırlar. Vella, sıkılır ve zaman öldürmek için çatıdaki dar bir çatlağı kazımaya koyulur. Kırdıkça genişleyen çatlaktan kiliseye düştüğünü duyup duymayacağını görmek için bir çakıl taşı atar. Ancak taşın garip bir şekilde yakınlara düştüğünü anlar. İlk başta ne olduğunu anlamayıp diğerlerini çağırır ve taş bloğu gören amcası Vella’dan onu oymasını ister. Merakla taş bloğu kaldırdıklarında karanlık bir bölüm keşfederler. Durup, kilisenin bakımından sorumlu olan Dun Gwann’ın gelip bakmasını isterler.  

Dun Gwann, kilisenin yakınında bulunan gizli geçitlerle ilgili halk hikayelerini duymasına rağmen, bu odayı hiç bilmiyordur. Kısa bir süre sonra, bu açılışın nereye varabileceği konusunda hiçbir fikri olmayan kilisenin kutsalı Ġanmarì Debono da bu keşfe katılır. 

Grezzju Vella, küçük ve zayıf olduğundan, içeride ne olduğunu görebilmek adına eline bir kutu kibrit verilerek, bir iple indirilmeye karar verilir. 

Genç Vella, zemine bastığında ayağının altından gelen çıtırtıların neye ait olduğunu tahmin edemese de bu sesler biraz sonra rastgele bir tanesini eline alacağı onlarca kafatasının devamı olan insan iskeletlerine aittir ve son kez tekrar kibritini çaktığında gördükleri karşısında büyük bir korku ve şaşkınlık yaşayarak çığlık atar. Hemen yukarı çıkıp gördüklerini anlatır ve gerisini onlara bırakır.

İlginç bir şekilde, yerliler arasında bu eski kilisenin duvarlarının içinde bazı gizli geçitler olduğuna dair söylentiler her zaman vardı ancak yıllar içinde bunu kanıtlamak için yapılan birkaç deneme beyhude oldu. 

Büyük bir insan kemiği yığınının yanında bazı orta çağ sikkeleri, tahta bir Bizans haçı, tarihçilerin bir zırhın altına giyilen bir tip olarak tanımladığı metal bir ağ ve tahta bir ayakkabı tabanı vardı. 

Bu kalıntıların neden bu tünellerde olduğunu veya iskeletlerin kime ait olduğunu kimse bilmiyor. Önceleri, kilisenin yapıldığı günlerde ve sonrasında oldukça sık görülen bir Türk ya da korsan saldırısının talihsiz kurbanları olduklarına inanılıyordu.  

Ancak 1978’de, bu keşiften dokuz yıl sonra, bu kalıntılar paleopatolojik çalışmalardan geçerek Malta’da bulunan orta çağ kemikleri hakkında ilk raporu üretti. Hem bazı kemiklerin içinde toprak olduğuna dair kanıtlar hem de vücudun çeşitli bölgelerine ait toplam kemik sayısındaki büyük farklılıklar, bunların muhtemelen bir tür mezarlıktan çıkarıldığını gösteriyordu. İskeletlerin çoğu, muhtemelen tamamen kapalı ve iyi havalandırılmış bir geçitle sınırlandırıldıkları için çok iyi korunmuş. Kemikler arasında en küçüğü yaklaşık 8 yaşındaki bir çocuğa ait olan 19 erkek ve 24 kadın kafatası bulundu. Bu kişilerin ölüm nedenleriyle ilgili bir sonuca varmak mümkün olmadı, ancak kemiklerin görünümü, bu kişilerin kısa süre içinde peş peşe öldüklerini gösteriyordu.  

Sonunda bu analizi yapan uzmanlar, Seshadri Ramaswamy ve Joseph Leslie Pace, pasajlardan birinin büyük olasılıkla bir mezarlık olarak kullanıldığı sonucuna vardılar. Geçici olarak, kilisenin orijinal uzantısına yer açmak için bazı mezarlar temizlendiğinde bu kemiklerin bu yere taşınmış olabileceği fikrini öne sürdüler. 

İnsan kemiklerinin bulunduğu geçitle ilgili yerel efsane, bu insanların 1614’te Zejtun’daki Osmanlı kuşatması sırasında saklandıkları anlaşıldıktan sonra diri diri gömüldükleri şeklinde.  

Bu insanlar orada kapana kısılıp diri diri gömülmüş müdür? Acaba nasıl ve nerede öldüler? Daha sonra gizli geçide nasıl yerleştirildiler? Kemikleri kilisenin çatısına kadar taşımanın amacı neydi? 

Peki ya kemiklerle gömülü bulunan garip nesneler ne olacak? Bu gizemli hikaye çözülür mü? 

 

Kaynaklar:
https://www.um.edu.mt/library
https://en.wikipedia.org/ 
Fiona Vella (2012), Times of Malta. “Find at St Gregory church still shrouded in mystery”.
Stanley Fiorini, University of Malta. THE SOUTH EAST OF MALTA AND ITS DEFENCE UP TO 1614
Malta Independent, 3 April 2013. “The Bones at St Gregory: Science and Folk 

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz