13.9 C
Malta
Pazar, Ocak 12, 2025
spot_img
spot_img

Kadına Yönelik Şiddet: Güç ve Kontrol Meselesi – Prof. Marceline Naudi

Kadına yönelik şiddet, toplumların kanayan yaralarından biri olmaya devam ediyor. Prof. Marceline Naudi, bu şiddetin nedenlerini, femisid (kadın cinayeti) kavramını ve bu sorunun nasıl çözülebileceğini açıklıyor. Son yıllarda Bernice Cilia, Paulina Dembska, Chantelle Chetcuti ve Nicolette Ghirxi gibi kadınlar, ne yazık ki trajik kadın cinayetleriyle gündeme geldi. Bu kadınlar, eski partnerleri, akrabaları ya da tanımadıkları erkekler tarafından vahşice öldürüldü.

Bu tür cinayetlere tepki olarak, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete son verilmesi ve kurbanların anısına dayanışma yürüyüşleri düzenlendi. Ancak farkındalık artsa da, bu tür olaylar genellikle bir trajedinin ardından gündeme geliyor ve zamanla tartışmalar azalıyor. Bu durum, kadına yönelik şiddeti kökten çözmek için gereken adımların atılmasını engelliyor.

Femisid Nedir?

Prof. Naudi, femisidi, bir kadının sırf kadın olduğu için öldürülmesi olarak tanımlıyor. Bu cinayetler genellikle üç ana kategoriye ayrılıyor:

Yakın partner cinayetleri,

Cinsel saldırı veya tecavüz sonrası işlenen cinayetler,

Yakın partner olmayan biri tarafından işlenen aile içi şiddet cinayetleri.

Femisidlerin kaydedilmesinin her zaman kolay olmadığını belirten Naudi, bazı durumların net bir şekilde tanımlanabilirken, bazılarının tartışmalı olduğunu ifade ediyor. Örneğin, yıllar önce yaşanan bir olayda, sabah erken saatlerde kiliseye giden yaşlı bir kadın, çantasını çalmaya çalışan bir grup genç tarafından yere düşürülmüş ve başını çarparak hayatını kaybetmişti. Naudi, bu olayın bir femisid olarak değerlendirilebileceğini çünkü yaşlı bir erkeğin aynı şekilde hedef alınmayacağını söylüyor.

Kadına Yönelik Şiddet: Bir Süreklilik

Prof. Naudi, kadına yönelik şiddetin bir süreklilik içinde ele alınması gerektiğini vurguluyor. Sokakta bir kadının bedenine yönelik yapılan yorumlardan, cinsel tacize, takip edilmekten aile içi şiddete ve nihayetinde femiside kadar uzanan bir şiddet zinciri olduğunu belirtiyor.

Bu şiddetin temelinde ise güç ve kontrol arayışı yatıyor. Toplumun erkeklere bazı ayrıcalıklar tanıdığını ifade eden Naudi, bu ayrıcalıklardan birinin erkeklerin kadınlar ve onların bedenleri üzerinde hak sahibi olduklarını düşünmeleri olduğunu söylüyor. Ancak bunun bireysel bir sorun değil, toplumsal bir problem olduğunun altını çiziyor:

“Birçok iyi erkek, bu tür söylemlerden rahatsız oluyor. Ancak bu kişisel bir mesele değil, toplumsal bir mesele.”

Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Şiddet

Naudi, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin de bu sorunun bir parçası olduğunu belirtiyor. Kadınların bakım verme ve ev işleriyle yükümlü görülmesi, erkeklerin ise güçlü ve aileyi geçindiren bireyler olarak tanımlanması, şiddeti körükleyen bir anlayış yaratıyor. Bu rollerin günümüzde daha az belirgin olduğunu ancak hala varlığını sürdürdüğünü ifade eden Naudi, kadınların iş gücüne katılımının artmasına rağmen, çocuk bakımı ve ev işleri gibi sorumlulukların hâlâ büyük ölçüde kadınların omuzlarında olduğunu söylüyor. Bu durum, kadınların hem iş hem de ev hayatında “çifte yük” altında kalmasına neden oluyor.

Erkekler de Toplumsal Cinsiyet Kalıplarından Etkileniyor

Naudi, erkeklerin de toplumsal cinsiyet beklentilerinden zarar gördüğünü belirtiyor. Geleneksel normlara göre, erkeklerin duygusal olarak savunmasız olmalarına izin verilmediğini ve bu durumun erkekler arasında daha yüksek intihar oranlarına yol açtığını ifade ediyor. Erkeklerin yalnızca öfke gibi duyguları ifade etmelerine izin verildiğini söyleyen Naudi, bu kalıpların değişmesi gerektiğini vurguluyor.

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Eğitim ve Farkındalık

Kadına yönelik şiddetle mücadelede eğitimin önemine dikkat çeken Naudi, bu sorumluluğun genellikle kadınlara, özellikle de annelere yüklendiğini belirtiyor. Ancak bu mücadelede erkeklerin ve erkek çocuklarının da aktif rol alması gerektiğini vurguluyor. Malta’daki kurumların toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yetersiz olduğunu ifade eden Naudi, kadın haklarının hiçbir zaman önceliklendirilmediğini söylüyor.

“Kadına yönelik şiddeti gerçekten ortadan kaldırmak istiyorsak, toplumsal cinsiyetlere yüklediğimiz beklentileri ve tutumları derinlemesine sorgulamamız gerekiyor.” diyen Naudi, bu tür tutumların hala varlığını sürdürdüğünü ve çoğu zaman fark edilmeden devam ettiğini belirtiyor.

Kaynak: Newsbook.com.mt

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz