19.9 C
Malta
Perşembe, Kasım 21, 2024
spot_img
spot_img

Kısıtlamalar sağlık sorunu mu? Yönetme biçimi mi?

10 Ocak – 16 Ocak haftası gündem değerlendirmesi

Hayatımızda üçüncü yılını ilk andaki kadar etkili hissettiren salgın, haberlerde de her gün ilk sırada yer almaya devam ediyor. Çok yakın bir zamanda “kısıtlamalara” ve birer kimlik haline gelen uygulamalardan “aşı sertifikası”na dair haberlerde, haber kategori başlığını seçerken “sağlık” değil de “yaşam” kategorisini tercih ettiğimi farkettim.

Belirtmeliyim ki bu bir yanlışlık ile yapılmış davranış biçimi değildi, insan kendi davranışını ilk gibi farkeder mi? Evet, eder. O an ayrımına varırsın. İşte onu yaşadım.

Pademi, tüm dünyanın ilk sorunu evet. Halk sağlığı ve yaşamı hiç ikinci sıraya inmemiş bir çağ bu çağ zaten.

Salgın, gündelik hayatımızda davranışlarımızla olduğu kadar bulunduğumuz yer temas ettiğimiz mekanlar itibariyle de tüm yaşam alanımızda benzetmek gerekirse gölge gibi, kendi dışımızdaki her şeyin gölgesi gibi ama!

Kendi dışındaki her şeyin gölgesi ile birlikte yaşamak kulağa abartı geliyor gibi ancak 3 yıla yakın zamandır, kişiler istisna olarak kalsa da, toplumun tamamen fiili olarak bu durumun etkisi altında yönetilir hale geldiğini düşünüyorum.

Salgının, her gün kanıksanır hale gelen binlerce insanın yaşamını aldığı gerçekliğinin sertliği yetmiyormuş gibi bir de salgını, toplumu istedikleri davranışlar bütünü içinde yönetebilmek fırsatı olarak kullanmaları görünür bir gerçek oldu.

Artık “aşı” vurgusundaki toplumsal duyarlılık, iktidarların yap boz misali kısıtlamaları, değişken kuralları, ayrımcı uygulamaları ile istismar edilir hale geldi. Asıl bu durum halk sağlığı için bir tehdit oluşturuyor: Bu aşının bir yetersizliği olarak görülüp, insanların aşıdan, güçlendiriciden olası bir vazgeçiş olarak topluma sirayet edebilir. Ediyor mu yoksa?

Malta’da yarın başlayacak 17 Ocak kısıtlamalarına ve kurallardaki  değişkenliklere karşı tepki açıklamalarına rağmen hükümet yeni kurallarda ısrarcı oldu. Ve aşılama oranında yetkililerin yeterli orana ulaşıldığını duyurmasına kadar bu kurallarla yaşam devam edecek.

Geçerli aşı sertifikası için onaylı aşılardan aşı döngüsünı tamamlanmış kişiler son aşısını 3 ay içinde, güçlendirici aşı olanlar ise en fazla  9 ay öncesinden aşılanmış olması gerekiyor. AB’de aşı sertifikalarının 9 ay süresinin kabul görülmesi kararından farklı mesela.

Karantinayı 10 güne indiren Malta’da, yarın yeni kısıtlamalar yürürlüğe giriyor. Mesela ABD’de karantina 5 gün ilan edildi. Bazı ülkeler karantinayı aşılılar için tamamen kaldırdı, baktığınızda seyahat için ise PCR testi dahil kısıtlamalar devam ediyor, oysa temaslı olanlar karantinaya dahi alınmıyor.

Yine Türkiye’den de aynı şekilde uygulamaların sağlık değil de yönetim ile ilgili olduğuna dair yeni bir haber ise “aşısızlar” dahil tüm yolcular için PCR test zorunluluğunun kalkması oldu. Bu artık salgının, sağlığı önceleyen kısıtlamaların ötesine geçip tekrar etmek gerekirse bir “yönetim” sorunu haline geldiğinin birer kanıtı sayılmaz mı?

Çünkü aynı Türkiye’de gece 12’den sonra müzik halen yasak.

Konulan kuralların, salgınla mücadele etmek önceliğinden farklı hassasiyetler içerir olması tüm ülkelerde de benzer şekilde görülmeye başlandı.

Bu değişkenlikler salgının yarattığı duygusal ve maddi yıkımın yanında yöneticiler tarafından kandırılıyor olma ihtimalinin ağırlığını da yaşatıyor, tüm dünyada yaygın “iktidar” yasakları artık sağlık sorunundan önce bir “yönetme” sorunu haline geldi!

Onun için bilim insanları, sivil toplum kuruluşları, toplumun tüm kesimlerinden daha yüksek bir sesle, uygulamalarda şeffaflık, öngörülebilirlik taleplerini dile getiriyor.

Sağlıkla ilgili doğrudan ilgisi olmadıkça yaşamsal alanlarda getirilen kurallar da haliyle artık bir sağlık sorunu değil yaşamsal alana müdahale boyutuna varan yasaklar şeklinde işliyor. Sanki, “yönetmek” problemi, “sağlık” sorununun önüne geçti.

Ne dersiniz?

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz