Hayat dediğin üç beş kısa andan ibaret!
Bu cümlenin ne kadar anlamlı olduğunu “SOUL” adlı filmi izledikten sonra daha iyi anladım. Film, 2020 yapımı ve Pixar animasyon stüdyolarından müthiş bir estetik ve kurgusal bir başarı ile çıkmış. Film, New York’un koşturmalı hayatında, insanların kendi kişiliğine ve çevresine yabancılaşmasını anlatırken aynı zamanda gelişen olaylar ışığında bu durumla kişinin kendi bedeni dışında bir varlık olarak kendisi ile yüzleşmesi ve daha da arttırılacak meseleleri kafamızda uyandırıyor. Bu sorgulamayı spiritüel bakış açısıyla ustalık ve estetik biçimde ele almayı filmin yönetmeni ve senaristi olan Pete Docter’den başkası yapamazdı galiba.
Filmde yaşamın bir defalık olduğunu, kaçırdığımız hiçbir anın bir daha gelmeyeceğini o kadar muhteşem bir şekilde anlatmış ki, etkilenip yaşamımızı sorgulamamak elde değil. Kaygıdan ve stresten hedeflendiğimiz şeylere o kadar kapılmışız ki at gözlüğü takmışçasına sadece baktığımız yeri görüyoruz.
Filmde baş karakter olan Joe Gardner, ortaokulda orkestra öğretmenliği yapar. Fakat onun tek hayali cazdır. Bir gün çok ünlü bir caz sanatçısı olan Dorothea Williams’tan teklif alır. Bu hayali gerçekleşene kadar da hiçbir şeyden mutlu olamaz. Hayali gerçekleşene kadar yaşadığı her şey yüzeyseldir. Film boyunca yaşam ile ölüm arasında çok fazla şey yaşar. Sonunda hayali gerçekleşir ve “Eee bu muydu? Farklı hissederim sanmıştım.” der ve Dorothea Williams: “Bir balık hakkında şu hikâyeyi duymuştum. Genç balık yaşlı balığa gider ve der ki: “O okyanus denilen yeri bulmaya çalışıyorum.” “Okyanus mu?” der yaşlı balık; “Şu an bulunduğun yerdir.” ”Burası”, der genç balık, “Ama burası su. Benim istediğim okyanus.” bu muhteşem hikayeyi anlatır.
Küçük balık tutkusuna o kadar odaklanmış ki, okyanusta yaşadığının farkında bile değil. Bizim için de konu tam olarak böyle. Okyanus damlalardan oluşurken, hayat dediğimiz şey de kısacık anlardan oluşmaz mı? Ölüm denilen şey bir nefes kadar yakın ve yaşam bu gerçeğe rağmen ertelenemeyecek kadar tek ve eşsiz. Her anımızın, her günümüzün; hatta çok basit, sıradan bir eylem olan yürümenin, koşmanın bile tadını çıkaralım. Hedeflerimiz, tutkularımız tabii ki olsun; fakat gözümüzü kör edip yanıbaşımızda akıp giden hayatı görmezden gelecek kadar olmasın.
Animasyon filmlerini sadece çocuklara yönelik ya da eğlenceli yapımlar olarak görmedim hiç bir zaman. Aksine bu film yetişkinlere yönelik kesinlikle. Ayrıca film, IndieWire, The Guardian, The New Yorker gibi önde gelen yayınlarda yazan birçok eleştirmen tarafından yılın en beğenilen filmleri arasında başlarda yer almış. Hayatınızdaki koşturmanıza kısa bir ara verip bu filmi izleminizi ve izlettirmenizi tavsiye ederim. İyi seyirler!
Kalemine, yüreğine sağlık daha iyi nasıl anlatılabilirdi bilmiyorum ve kesinlikle bir an önce eve gidip eşim ile birlikte izlemek için can atıyorum …
Gayet başarılı bir yorum , filmi izlemeyi herkese tavsiye ederim.
Şahane bir yazi! Kaleminize sağlık!
Bir film hiç bukadar güzel tasfir edilmemiştir. Bir çoğu izlerken bile bu yazılanların farkına varamamistir emin ol. O kadar dalmisiz işte. Bu farkindalok için bile bu filmi izledim sayenizde. Çok teşekkür ederim. Hep yazın bizde hep okuyalım olur mu?